12 Aralık, 2010

Valide Hanım ve Peder Bey

- Çok komiksin Alpciğim. Gerçekten öylesin ama öpüşürken espri yapma mümkünse.
- Yüz ifadeni görmelisin. Hadi ama, o kadar da kötü bir şey değil.
- Hayır o kadar kötü bir şey. Eminim annen oğlunun sevgilisini sevgiyle kucak açacaktır ve baban da gelini gibi bağrına basacaktır(!) Off, evden kovarlar eğer gitmeye kalkarsam.
- Umarım saçmalamanın bir sınırı vardır. Tabii ki seni sevecekler.
- Peki ama evleniyor değiliz nereden çıktı tanışma?
- Annem tanışmak istiyor seninle. Bilirsin, destek olmak için..
- Şey, şimdi anladım. Eğer annen istediyse, el mahkum. Dinlememiz gerekir.
- İstemiyorsan gitmeyiz. O kadar da sorun değil. Senin ne istediğin önemli sonuçta.
- Yok hayır biraz paniklemiştim. Ne zaman gidiyoruz?
- Yarın.
- Sanırım bana bir şeyler oluyor.
Güldü. Çok komikmiş gibi güldü beyefendi.
- Yarın seni evden alırım.
Ve sonra beni yalnız bıraktı o düşüncelerle. İnanabiliyor musunuz!! Eve gittim, kendimi berbatın da ötesinde hissederek uyudum. Sabahsa erkenden kalkıp hazırlandım.

Ne giyeceğime karar vermek çok zor oldu. En sonunda coco'nun tavsiyesine uydum. Black little dress her zaman günü kurtarır. Dizlerimin birazcık üzerindeydi elbise. Hanım kız hesabı. Saçlarımı at kuyruğu yaptım. Cici kız hesabı. Çizmeleri de çektim, bu ne hesabı bilmiyorum. Hava soğuktu onun için giydim. Ve hayallerimdeki gibi Alp'i beklemeye başladım.

Kapının yanında beklediğimden çalındığı gibi açmam Alp'i şaşırttı. Bir şey demesine fırsat vermeden ''Haydi, bitirelim şu işi.'' dedim. Salak salak sırıtması sinirimi bozdu. Ben stresten ölüyorum, beyefendinin yaptığına bakın.

Arabasıyla beni aldığını söylemek isterdim ama otobüse bindik. Hiç havalı bir hayat değil lan bu ne! 1 saatte evlerine anca vardık. Saat 6 olmuştu sanırsın yatıya gidiyoruz. Kapıyı açan, sanırım annesiydi. Kahverengi bir pantolon, kırmızı bir kazak giymişti. Saçları bukle bukleydi ama doğaldı. Yaşına göre genç görünüyordu ve oldukça güzeldi. Babası oldukça karizmatikti. Hafif kırlaşmaya başlayan saçları ona olgun bir hava vermiş, kot pantolon ve gömlek kombinasyonu gençliğini ön plana çıkarmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam babası mimar, annesi ise öğretmen.

Güler yüzle içeri buyur ettiler.

Sofra kurulmuştu. yemek için bizi bekliyorlardı.
- Acıkmışsınızdır, sofraya geçelim, orada konuşuruz.

Hayatımda hiç bu kadar gerildiğimi hatırlamıyordum.

- Ailenin başına gelenler için çok üzgünüz Selin ve bugün seni biraz da bunun için davet ettik. Biz her türlü şey için sana yardım etmeye hazırız.
- Teşekkür ederim, desteğinizi hissetmek bile güzel.
- Aslında sanırım şu konum itibariyle çok normal olmayacak ama arada sırada bizde de kalmanı istiyoruz.

Oha lan! Burası Türkiye. kaldıramaz böyle şeyleri. Bu aile nereden indiyse. Memleket mars herhalde.

- Şey, evet biraz tuhaf geliyor kulağa.
Damak tadları benimkine pek uymasa da kibar davranmam gerekiyordu.
- Her şey çok lezzetliydi. (Lezzetli lafına da kıl olurum.) Ellerinize sağlık.
- Afiyet olsun selin. Çaya çağırırım sizi, haydi siz yalnız kalın biraz.

Ulan herif salonun ortasında öpse, galiba bir şey demeyecekler. Nasıl iş anlamadım. Benim babam olsa çoktan Alp'in topuklarını birkaç kurşunla süslemişti.

- Çok iyi insanlar.
- Bir de onları okul konularında gör.

Neşeliydi.

- Ama sen çok gergindin.
- Doğal olarak. Sen şanslısın, bu gerginliği yaşamayacaksın.
- Bu bir şans değil.

Sessizlik oldu.

- Bunu çok sık mı söylüyorum bilmiyorum ama, Seni seviyorum ve kaybetmekten korkuyorum ve şimdi ailecek okey oynamayı öneriyorum.
- Romantik ortamların içine ediyorsun canım, söylemiş miydin? Şimdi bıraksan ne hoş durumlar yaşardık okey dedin bildiğin.
Sırıttı.

-Bunun için varım.

Ve gecenin geri kalanında okey oynadık. Sadece okey. Odasında yalnız bile kalamadık. Pff.
Aslında eğlenceliydi ama daha farklı hayal etmiştim.

Neyse işte. Akşam eve bir geldim, telefonların ardı arkası kesilmiyor. Önce Hazel aradı.

- Selin o salak çocuğa bir şey söyle sinirimi bozuyor.
- Hangi salak?
- Konserde bana seksi diyen salak.
- Abartmıyor musun?
- Abartan benim öyle mi? Facebook'tan eklemiş beni. Ve sonra sohbet etmeye çalıştı.
- Eklesin ne var bunda. Görmüş beğenmiş, belli ki seni kendine almak istiyor.
- Yardımcı olmuyorsun.
- Peki, ne dedi?
- Tanışmak falan istedi. Gerçi çok hoş cümleleri var. Neyse. Ben de tersledim sen kim oluyosun diye, hırçın halimi de çok beğendiğini söyledi.
Kahkahamı engelleyemedim.
- Hazel bu çocuk kafayı sana fena halde takmış.
- Off, ben gidiyorum intihar edicem. Yarın görüşürüz.
- Görüşürüz.

Uyumak için yatağa uzandığımda Eren aradı.

- Kiminle konuşuyordun?
- Hazel. Uğur'dan dert yandı.
- Beni de aradı. Mis gibi çocuk, niye şikayetçiyse.
- Ben de anlamadım.
- Benim de haberlerim var bugün ilk defa Özgür'le buluştuk!
- Vay be! Nereye gittiniz?
- Sinemaya.
- İlk randevuda!?
- Evet ama sadece film izledik. Selin bana hediye aldı biliyor musun? Gümüşçünün önünden geçiyorduk, vitrine baktım. Bir yüzük vardı çok beğendim. Aldı ve şu an ciddi ciddi çıkıyor bile değiliz! Ama sanırım o yüzükten sonra çıkmaya başladık. Bilmiyorum. Selin ben aşık oluyorum.
- Üzgünüm Eren ama çoktan oldun.
- Rüyamda onu görür müyüm sence?
- Uyu ve hep beraber öğrenelim.

Zaten bir sürü stres çekmiştim, kafamı yastığa koyduğum gibi uyudum. Uyandığımda da Alp yanımdaydı. Rüya sandım. Ama bildiğin yanımdaydı.

4 yorum:

Profösör dedi ki...

Bence Hazel'i Uğur üzmemeli. Hazel iyi bir kızdır. bütün arkadaşlar iyi olmalı. Hayat güzel olmalı. Niye bu sitres bu yaşlarda. Biraz relaks..

Didisko dedi ki...

Birileri üzülmezse birileri hikaye yazamaz.
ve hikaye yazmak stres yaratmıyor.

Sumimizakura dedi ki...

Bence Hazel'in uğurla ilişkisi kesilmeli :)

Didisko dedi ki...

uğur iyiydi de alper daha iyi olucak. :D