13 Aralık, 2010

Alper gelse, Seni Seviyorum dese, tereddüt etmeden kollarına gidersin.

- Ne yapıyorsun sen burada!
- Bugün pazar.
- Yani?
- Seni özledim.
- O zaman özleminle oturma odasında yüzleş. Şuna bak dizleri çıkmış pijamalarımla çok seksiyim(!)
- Öylesin.
- Şansını zorlama.
- Peki, oturma odasındayım.

Kendime çeki düzen verirken ben, telefon çaldı. Arayana baktım. Numara tanıdık ama çıkartamadım. Açtım.

- Alo?
- Selin.
- Alper?
- Seninle konuşmak istiyorum. Son kez.
- Ne konuşacağız Alper bir söylesene. Sanki bir şey kaldı artık.
- Selin lütfen. Çok kötüyüm. Ölmek istiyorum ve seni son kez görmek istiyorum.
- Ne ölümü ya. Saçmalama. Değer mi kimse için.
- Lütfen. Gel.
- Peki tamam. Nereye?
- Kahve bahane'ye. 1 saat sonra. Seninle ilk orada buluşmuştuk.
- Peki tamam. Sakın bir delilik yapma. (Bunu söylemeyi ne kadar sevdiğimi Sumi biliyor. mehehe.)

Özene bezene hazırlanmak için vaktim yoktu. Bir kot pantolon, bir kazak giydim ve Alp'in yanına gittim.

- Şey, benim bir arkadaşımla buluşmam lazım. Yani acilen çıkmalıyım.
- Ama benim çok güzel planlarım vardı..
- Tahmin edebiliyorum ama önemli olmasa iptal etmezdim.
- Ama ben seni özlemiştim...
- Telafi edeceğim, söz veriyorum.

Alp'i Alper için ekmenin haklı suçluluğuyla kahve bahane'ye doğru yola çıktım. Başıma ne iş geldiyse bu mekan yüzünden geldi...

Kafeye biraz erken varmıştım ve Alper'i beklemek zorunda kaldım. Huzursuzdum. İçimde bir sıkıntı vardı. Zaten istemeyerek geldiğim bu yerde bekleyen taraf olmak da cabası.
Öpüşen çiftlere bakmamaya çalıştım ve sonunda Alper teşrif etti. Berbat bir haldeydi. Perişandı. Paçavra giyse daha derli toplu görünürdü.

- Teşekkür ederim geldiğin için Selin.
- Alper bu ne hal böyle?
- Selin çok kötüyüm. Tüm umutlarımı yitirdim. Sen yoksun, en yakın arkadaşım Alp benden nefret ediyor, dersler desen takip edemiyorum bile artık, ailem için de bir hiçim. Maddi destekleri minimumda. Yalnızım. İstenmeyenim. Sen sırtını bana döndüğünden beri yolunda giden tek bir şey yok.
- Sen beni hiç sevmedin. Ben seni çok sevmiştim. Ama beni istemedin.
- Sevdim. İstedim. Çiftlikte ilk karşılaştığımız günü hatırlıyor musun? Ben hatırlıyorum. Göz göze gelmiştik. Arkadaşlarımla yürüyordum. Ben tam kahkaha atarken gülümseyerek bana bakmıştın. Çok utanmıştım. ''Ulan çok güzel bir kızla tam kahkaha atarken göz göze geldim. Umarım ağzım burnum yamulmamıştır.'' demiştim hatta arkadaşlarıma. O zaman tahmin edememiştim devamı olduğunu.
Sonra okulda karşılaşmıştık. Siz hocayla konuşuyordunuz, ben sonradan gelmiştim ya hani. Çok şaşırmıştım ve ama çokta sevinmiştim. Seni tanımak için bir şansım vardı. Ve bir süre sonra beni sevdiğini fark ettim. Korktum. Çünkü sen çok narinsin ama ben değilim. Dikkatsizce söylediğim tek bir söz bile kırabilirdi seni ve ben defalarca kırdım. Seni ilk gördüğüm andan beri doğru olan kişinin sen olduğunu bilsem de amaçsızca kaçtım. Değeriniyse Alp'le yakınlaştığınızda anladım. Her şey için çok geç olduğunun farkındaydım ama acı çekiyordum ve yapamayacağım hiçbir şey yoktu. Aranızı bozmaya çalıştım. Alp'le kendi aram bozuldu. Şerefsizin teki olduğumu düşünüyor. Haksız da sayılmaz. Alp seni seviyor. Seni kırmıyor. Biliyorum, birlikte olsak ya da olmasak, her durumda kırılacaktın. Hayatında kalmam için bir sebep yok. Zaten yerim de yok. Okul değiştireceğim. O okula katlanamıyorum. Bir daha görüşemeyiz. Ama benim içimde bir yerlerde hep olacaksın, ukte olarak...

Bunları Alper'den duymak şaşırtıcıydı. Aynı şeyleri aynı zamanda hissettiğimiz halde birbirimize bu denli uzak olmak kaderin bir cilvesiydi ve bundan sonra dinlenebilecek tek şarkı ''belki'' ydi.

Gözlerimden dökülen yaşları Alper sildiğinde fark ettim. Hem ağlaktım hem salak. Alp'le çıkmam Alper'i sevmeme engel değildi ve onu öpmeme...

Ve Alp'in bizi öpüşürken görmesine...

Her şeyi berbat etmede Alper'le yarışıyorum yeminle.

1 yorum:

Profösör dedi ki...

"Kaderin cilvesi" tek kelimeyle..