''Biliyorsunuz zaten olayı.'' dedim. Demez olaydım. Şakaydı yahu.
- Öyle mii? Gördün mü Eren biliyormuşuz. Ulan daha bir haftadır tanıdığın herifle yiyişiyorsun, soru sorunca biz suçlu oluyoruz.
- Ne yani benim ahlakımı mı sorguluyoruz?
- Evet. Rahibe Teresa olarak olaya el koyuyorum. Töbe ya. Eren bir şey söyle vallahi elimden bir kaza çıkıcak.
- Tamam sakin olun. Anlat bakalım şimdi. Bu çocukla ne durumdasınız?
- Hiiç takılıyoruz.
- Ben de en yakın arkadaşımla takılıyorum ama öpüşmüyorum hanımefendi.
- Hazel bir olaya karışma sen. Takılıyoruz derken, Alper'le kıyasla.
- Alper şey gibi, hani lisedeyken üniversiteden bir sevgilin olur ve beklentilerini asla karşılayamayacağını bilirsin ya, öyle. Ama Alp'le tek amacımız sinemada en arkadan bilet bulabilip öpüşmek gibi. Daha rahatım. Daha masum duygular içindeyiz. Mesela beni öpen taraf o değildi.
- Oha, bir de sen ilk adımı attın yani. Abi ben daha bir şey söylemiyorum bu kıza.
- Mesele o değil, o benim yanımda olacağını hissettirdi. Güven veriyor. Alper beni her durumda üzerdi. Birlikte olsakta, olmasakta...
Sessizlik oldu ve ardından Alper'in sesi.
- Demek Alp seni üzmez. Kötü çocuk benim. Pezevengin önde gideniyim. Öyle mi?
- Hazel, biz gidelim. Görüşürüz Selin, Alper.
Alper'le baş başa kalmak en son isteyeceğim şeydir sanırım. Ama oldu. Pis arkadaşlarım bunu da yaptı.
- Selin neden böyle olduk?
- Alper anlamıyorum, nasıldıkta nasıl olduk?
- Önceden sen beni severdin, ben seni. Şimdi benden kaçıyorsun. En yakın arkadaşımla çıkıyorsun. Duygularımı bile bile bana bunu yapıyorsun.
- Şimdi beni daha iyi anlayabilirsin.
- Lütfen bunu bize yapma. Mutlu olabiliriz.
- Ben mutluyum.
- Biliyorum, sen de beni seviyorsun. Beni unutmak için Alp'i kullanıyorsun. Kusura bakma ama o benim en yakın arkadaşım. Buna izin veremem.
- Alper sen paranoyaksın. Bunlar senin senaryoların. Şimdi geri çekil.
- Alp'le seni görmeye dayanamıyorum.
- Alper gider misin.
İyice yaklaşan Alper sonunda yaşamadığım tek şey olan Türk filmlerinin o nadide sahnelerini de yaşattı. O beni öpmeye çalışırken, ben onu iterken - keşke o anda orada bir vazo olsaydı, sumi'ye göz kırpıyorum- Alp mükemmel zamanlamasıyla ''Merak ettim nerede kaldın Selin?'' diyerek arka tarafa geldi. Tabi gördüğü manzara çok hoş değildi ve bizi gördüğü gibi okula doğru hızla ilerledi. Alper pis pis gülümsüyordu. ''Söylemiştim. Bu iş olmaz.'' dedi. ''Sevde seni arıyor, defol git yanına'' dedim.
Sanırım artık işler iyice çirkefleşti. Ama bunu düşünecek zamanım yoktu. Alp'i aramaya başladım. Sınıflarındaydı. Tek başına.
-Girebilir miyim?
- Hayır.
- Yanlış anladın.
- Neyi? Alper'i unutmak için beni kullanmanı mı, beni öptükten birkaç dakika sonra Alper'le öpüşmeni mi, yoksa en yakın arkadaşımla aramı bozmanı mı?
- Alp ben böyle biri değilim.
- Öyle mi? Hiç belli etmiyorsun.
- Alp bilmediğin şeyler var.
- Söyle o zaman. Yoksa.. bir daha eskisi gibi olamayız. Bir daha biz bir şey olamayız daha doğrusu ve bunu istemiyorum.
- Alper çok sinirliydi, orada ben istememiştim..
- Doğru anlamadım değil mi? Zorlamadı seni değil mi? Bu çok daha kötü.
- Alp işler sarpa sardı. Ne olacak bilmiyorum. Ne yapacağım bilmiyorum.
- Seni bilmem ama ben Alper'in ağzıyla burun mesafesi arasında bir düzenleme yapacağım.
- Yapmayacaksın. Daha fazla belaya bulaşmak istemiyorum. Lütfen.
Yanıma geldi. Peçete getirdi, gözyaşlarımı sildi.
- Sen nasıl istersen. Korkuyorum Selin. Ben neden bilmiyorum ama sana çok bağlandım ve kaybedersem..
Daha şiddetli ağlamaya başladım. Her şeye rağmen Alper'e karşı hala bir şeyler hissetmem, bunu Alper dışında kimsenin hissedememesi, Alp, düştüğüm kaltak durumu kaldırabileceğim şeylerin çok dışında.
Proteinlerimi sindirmek, aseton banyosu yaparak ölmek istiyorum.
2 yorum:
o göz kırpışa ben de kırpıştırdım. Alp anlayışlı çocuk. Bi dahakine Sliwer beni zaptedmesin! Alper, sen bir pezevenksin. Biyoloji çalıştığı nası belli :D Sen karbonhidratlarınla yağlarını sindir proteinlerini rahat bırak!
Yarın sınavda yanıma otur, bir de unutturma çelenk yaptırıcam Taşcığıma.
Yorum Gönder