Defalarca doğum günümü kutladığımız, bizim için özel olan tüm o günlere şahitlik eden evimiz bu sefer cenaze eviydi. Ev sahiplerinden bir tek ben vardım yaşayan. İçeri girdim. Yanımda Eren, Ayşegül, teyzemler vardı. Tüm odalar tıklım tıklım doluydu. Komşular, annemin iş arkadaşları, babamın iş arkadaşları... Odama gittim.
Beni teselli eden tüm o sözleri duymuyor, sadece ağlıyordum. Ağlamaktan gözlerim acıyordu fakat içimden başka bir şey gelmiyordu. Bir daha bir ailem olmayacağını bilmek, anne ve babamın bir daha beni desteklemeyeceğini, benimle mutlu olmayacağını bilmekti beni üzen.
Tüm o teselliler, acımalar altında nasıl uyudum bilmiyorum. Uyumuştum. Uyandığımda başım ağrıyordu. Ne olduğunu anlayamadım önce. Okula gitmek için kalktım, odadaki kalabalığı gördüm. Eren, koltukta sessizce oturuyordu. Teyzem kanepeye uzanmıştı. Valizler, ıvır zıvırlar vardı.
Hatırladım. Bunlar sadece filmlerde olur sanırdım.
Eren de benimle uyandı. Saat 5'ti. Dışarıyı işaret ettim. Evin durumu felaketti. Halamlar, amcamlar ve bazı yakın komşular evin bir yerlerinde sessizce oturuyorlardı. Onlara görünmeden mutfak balkonuna çıkmayı başardık. Eren'e neler olduğunu sordum.
- Akşam annemlerden izin aldım burada kalmak için. Gelmek istediler ama iyi olmadığını söyledim. Bugün cenazeye gelecekler.
- Evin önünde mi toplanılacak?
- Bunları düşünme. Haber verilir bize.
- Git uyu biraz. Uykusuz kaldın. Ben biraz oturacağım.
- Seni burada bırakamam.
- Gitmezsen midemi kusarım.
- İğrençsin Selin. Gidiyorum.
Eren'i uyumaya göndermiştim ama, kendi kendime ne yapacağımı da bilmiyordum. Balkonda sokağın yavaş yavaş dolmasını izledim. Teyzem beni bulana kadar.
Acı çekmemi mi istiyorlardı, bilmiyorum. Tüm o kalabalığın içine götürdüler beni. Taziyeleri kabul etmem gerekiyormuş. Sakin sakin oturan tüm o insanların beni görünce ağlamaya başlaması kadar yapmacık bir sahne daha görmedim. Herkes kendine ağlıyordu, beni ise rahat bırakmıyorlardı. Herkes teker teker sarıldı, kaderime ağladı. Sanki çok umurlarındaymış gibi.
Uyuduğumda rahatlamış olmam, bağırış, çığırış ağıtlarla son buldu. Sanırım krize girmiştim. En son bana sarılan kişiyi, saçlarından tanımıştım.
Hazel, gözyaşlarım yüzünden sırılsıklam olmaya başlamış okul kıyafetiyle yanımdaydı.
1 yorum:
Matem insanı derinden hüzünlendirir. hele bir cenaze evi ise..
Yorum Gönder