09 Aralık, 2010

Trio tamamlanıyor. Öyle trio değil. Eren-Özgür, Alp-Selin triosu.

- Sana inanamıyorum Eren. Çocuğun numarasını nasıl aldın?
- Aslında o biraz tesadüfen oldu. Yani eve gelmişti, Alp'i almak için. Ben de uyuyolar falan dedim. Oturduk konuşuyoduk sizi beklerken. Netbook'tan anime izlediğimi gördü, animelerden konu açıldı. O da animelere hayranmış. Basiliski izliyormuş şu an.
Ben de dedim ki, ''Sanırım yakınlarda bir zamanda anime ve çizgi roman festivali olacak.'' Gözleri parladı tabii. Gitmeyi çok isterim, birlikte gidebilir miyiz olaylarına girdi. Numarasını verdi, mutlaka görüşelim bu konuyu dedi. Hayır diyemedim.
Güldü.
- Pes doğrusu. Bu kadar şansta fazla. Çocuğun gözüne girmişsin ilk konuşmada.
- Buna da zeka diyorlar işte cicim.
- Neye zeka deniyormuş bakalım?
- Selam Hazel. bugün hayatımın aşkıyla tanıştım da onu anlatıyordum. Özgür.

Olayların ikinci baskısını da dinledim ve evlerine dağıldılar.

Ev tenhalaşmıştı. Sadece teyzemler, halamlar ve amcamlar vardı. Beni içeri davet ettiler.

Söze amcam başladı.
- Selin, bu üzücü olayların yaşanmasını hiçbirimiz istemezdik ama olan oldu. Konuşmamız gereken bir takım konular var.
- Bensiz halletseniz olmaz mı?
- Kendi ilgilenebileceğimiz kısmını hallettik. Resmi evraklar tamamlandı fakat malvarlıkları senin üzerine yapılamıyor reşit olmadığın için. Ve artık burada tek başına da kalamazsın.
- Birinin yanında kalmalısın, dedi teyzem.
Hepsine teker teker baktım.
Amcam Kayseri'de, halamlar Sivas'ta, teyzem ise Ankara'da yaşıyor. Başka bir şehre anne babam olmadan taşınma fikri midemi bulandırdı.
- Buradan ayrılamam. Benim burada bir hayatım var.
- Ama biz de burada daha fazla kalamayız. İzinlerimiz bitiyor.
- Ben tek kalabilirim.
- Mümkünatı yok. Ne o kimsesiz gibi.
- Öyle değil miyim?
- Hayatım anlıyoruz seni ama bir seçim yapmalısın.
- Burada kalıyorum. Bunu değiştiremem. Ve her ne kadar yakınlarım olsanız da, kendi evimin rahatlığını bulamam. Bir şekilde yaşamalıyım bununla.
- Peki, bunu bir düşün. Acele etmene gerek yok.

Buradan ayrılmam demek, daha kötü bir ruh halinin içine düşmem demek. Arkadaşlarım olmadan, Eren, Hazel, Alp olmadan nasıl atlatırım bunu bilmem.
Hiçkimse beni anlamadığı gibi, başlarına kaldığım için de oldukça üzgünler.
Zaten sabah erkenden kalktım okula gitmek için. O ortamda kalmak daha kötü.

***

Conconistanda fazla yayılmamıştı haber. Sadece gruptakiler biliyordu. En azından rahatsız edici bakışların odağı olmadım. Sabah okulda Eren ve Özgür'ü sessiz sessiz bir şeyler konuşurken gördüm. Özgür de sanırım Eren'den hoşlanıyor. Alp henüz gelmemişti. Müzik odasında Hazel'le sohbet ederken Alper geldi.

- Selin, başın sağolsun. Evinize gelmek istedim ama beni görmek istemezdin sanırım ve sanırım Alp de oradaydı. Her şeyi tekrar mahvetmek istemedim.
- Teşekkür ederim, düşünmen yeterli.
- Eğer bir şeye ihtiyacın olursa ben buradayım. Ve geçen gün bahçede olanlar için çok üzgünüm. Biraz sinirliydim. Başka bir olaya.
- Oldu bitti. Konuşmamıza gerek yok artık.
- Peki o zaman, sonra görüşürüz.

Alper kendi iradesiyle bu raddeye getirdiği olayların acısını çekiyor. Ama maalesef oturup acısıyla uğraşamayacağım.

Müzik hocası provaların bitiminde, bir hafta sonra konser olduğunu söyledi. Kostümler kararlaştırıldı, ertesi gün görüşmek üzere okuldan çıkıldı.

Eve ne kadar geç gidersem o kadar iyi düşüncesi vardı bende. Alp'le bir kafeye gittik. Sohbet ettik. Basit konulardan. İki arkadaş gibi. Konserden bahsederken ''Seni Seviyorum'' demesiyse biraz şaşırttı tabii. İlk defa duymuştum ondan. Heyecan vericiydi. Söyleyebileceğim en zeki şeyi söyledim.

- Gerçekten mi?

Güldü. Sanırım kararı o sorudan sonra değişti.

6 yorum:

Sumimizakura dedi ki...

ben de isterem :D

Sliwer dedi ki...

Çok beğendim.
Neyi olduğunu biliyorsun ;)

Didisko dedi ki...

seninle tamamlanıyor zaten sumi. :D

Tabii ki animeleri beğendin. :p

Sumimizakura dedi ki...

sumileri tamamlasak artık. bööle nefretle beslenen bi aşk gibi. şehvet felan :P

Sliwer dedi ki...

Doctor Oetker Triole Fourole diyesim geldi :D

Profösör dedi ki...

Bir müzik grubu musunuz yoksa. Ünlü..