14 Aralık, 2010

Benim yüzümden üzülme Alp. Lütfen.

Arkada duyulan tabak ve bardak kırılma sesine doğru döndüğümde Alp'i garsona bir şeyler söylerken ve bir miktar para verirken gördüm. Sanırım özür diliyordu ve masrafların parasını veriyordu. O anda ne kadar yanlış bir şey yaptığımı anladım. Alp bu kadar düşünceli bir insanken ben Alper'in bencilliğinin sonuçlarını dinliyordum, dediği ve yaptığı onca şeye rağmen Alp'i kırmak pahasına Alper'leydim.

Sanırım hep içimde bir yerlerde vardı ''Alper gelse, seni seviyorum dese, tereddüt etmeden kollarına giderim.'' Alp'i harcamak bu kadar kolaydı benim için.

Ama Alp'in kafeden çıkmadan önceki son bakışı içimi acıttı. Öyle masum bakmıştı ki.. Bunları haketmediğini öyle güzel anlatmıştı ki.. Üzüntüyle bize bakmıştı ve öylece çıkıp gitmişti. Sanki hayatımda hiç yeri yoktu. Hiç olmamıştı ve geldiği gibi gitmişti.. Sanki bunu biliyordu..

Öyle değildi. Sahip olabileceğim güzel şeylerin hepsiydi Alp. Ama bunu o gün bile çok geç fark ettim.

Alper şaşkınlıkta sandalyesine çakılı kalmıştı. Ben Alp'in peşinden kafeden çıktım. Hızlı hızlı gidiyordu. Sanırım biz Alper'le Alp'i üzerken kar yağmaya başlamıştı. Alp'e seslendim. Durmadı. Çok hızlı yürüyordu. Koşmaya başladım ama her zamanki salaklığımla bu işi bile başaramadım. Ayağım kaydı ve kendimi yerde iki metre uzanmış buldum. Başımı da çarpmıştım. Her ne kadar rezil olmamak korkusuyla ses çıkarmamaya çalışsam da hafif bir çığlık sesi duyulmuştu. Alp arkasına döndü, baktı ve her yönden zavallı olan beni gördü. Duraksamadan, hızlı hızlı bana doğru gelmeye başladı. Elini uzattı. Tuttum ve destek alarak ayağa kalktım.

- Bir şeyin var mı?
- Hayır, çok teşekkür ederim senin sayende. Sen olmasan kimb-
- İyi.

Yoluna devam etti. Hızlı hızlı takip ediyordum bir yandan konuşmaya çalışıyordum.
- Alp lütfen konuşabilir miyiz?
- Selin geri döner misin hava soğuk ve yeniden düşmeni istemiyorum.
- Alp seninle konuşmak istiyorum. Lütfen.
- Selin lütfen demene dayanamadığımı biliyorsun. O yüzden kes şunu. Geri dön.
- Lütfen?

Durdu.

- Peki, ne söylüyorsan çabuk söyle.
- Alp bak açıklayabilirim. Sen odada beklerken Alper aradı. Numarası bende kayıtlı değil o yüzden açtım. O olduğunu bilmiyordum. İntihardan falan bahsetti. Panikledim. Görüşmek isteyince kabul etmek zorunda kaldım. Ama böyle olacağını düşünememiştim, sadece konuşacaktık ve sonra hemen senin yanına gelecektim.
- ...
- Bir şeyler söyle, lütfen.
- İyi.

Dedi ve gitti. Ortada kalakaldım. Arkasından baktım ve yavaş yavaş kafeye doğru yürüdüm.
İşte ne kadar salak olduğumu anlayın. Alp benim için üzülürken ben kafeye Alper'in yanına döndüm. Sabırsızlıkla masadaki telefonuyla oynuyordu. Döndüm, çantamı topladım ve gitmeye hazırlandım.

- Ne oldu?
- Gitti. Konuşmak istemiyor benimle. Bir daha hiç istemeyecek.
- Düzelir.
- Sanmam. Görüşürüz.

Eve gittim. Düşüncelerimle baş başa kaldım. İhtiyacım olan tek şeymiş gibi...

Düşüncelerimle baş başayken fark ettim, ihtiyacım olan tek şeydi Alp.

9 yorum:

Sliwer dedi ki...

Alperden kurtul artık!

Didisko dedi ki...

o da olur elbet. Alp sayesinde olur.

Profösör dedi ki...

Görünüşte içinden çıkılmaz bir paradoksun içinde imiş gibi görülebilirsiniz ama, duygusal olarak ruhunuzu besleyen başka duygular gelişebilir. Mesela bir üçüncü kişi herşeyi yerli yerine oturmasını sağlayabilir. Kaderin cilvesi gibi..

Didisko dedi ki...

Ben kurgularken çok yoruluyorum, bu ve bunun gibi şeyleri birebir yaşayanların yerine kendimi koymak bile istemiyorum.

Sumimizakura dedi ki...

pissin sen...

Didisko dedi ki...

ben de seni seviyorum.

Sumimizakura dedi ki...

Oha lan aklıma malum insan geldi. Ağbi yapmayın şöyle şeyler yaa :)

Didisko dedi ki...

sana yaranamıyorum ben. :D

Sumimizakura dedi ki...

lağn seni her türlü kabul ettim ben ama yani biliyosun durumu :D Üstüne atlamamalıyım :D