22 Aralık, 2010

Ice Americano vs Ice Latte

Sumi'nin bahsettiği gay arkadaş durumu bende gerçekleşince, bu işlerden elimi eteğimi çekmeye karar verdim bir süre. Dokunduğum yeri kurutuyorum ve bunu diğer kızlara yapmaya hakkım yok. Bu şekilde yattım uyudum.

Ertesi gün okulda önce Eren'in yanına gittim.

- Kavga etmişsiniz Özgür'le?
- Evet. Bu sefer bitti galiba.
- Ama Eren haksızsın. Çocuk seni çok seviyordu, sence onları duymayı hak etti mi?
- Peki sence hayatımın içine bu denli girmeyi hak edecek biri miydi?
- Öyle ama...
- Selin onu seviyorum ama bir hayatım var. Siz varsınız. Önceliklerim var. Ben bunları gayet iyi biliyorum. Bir süre üzülürüm biter.

Konuşmak istemiyordu. Çok üzgündü. Üstüne gitmedim. Halletmem gereken diğer bir iş Hazel'di.

- Alper nasıl haberin var mı Hazel?
- Ay ne haberi be. Banane ondan.
- Hazelcim kasma. Salak değilim farkındayım her şeyin.
- Ne farkındası? Farkındalık testi mi bu?
- Üzgünüm canım ama onu seviyorsun.
- Yok öyle bir şey.
- Haz..
- Selin kes sesini. Yok öyle bir şey diyorum.

Onu düşünceleriyle yalnız bıraktım. Ertesi gün, onu sevdiğini itirafedeceğine emindim.

Pelin gün boyu biraz dalgındı. Sebebini sordum. ''Yiğit.'' dedi. Şu ergen kızların hayatında aşktan farklı konular da problem olsa keşke...

Okul çıkışı ona pastaneye gitmeyi teklif ettim. Gittik. Amerika'dakilerden bahsetti. Yiğit'ten bahsetti.. ''Ben.'' dedi. ''Bu çocukla vakit geçirmeyi çok seviyorum.'' dedi. ''Ama Gırgır'da iddia sonucu tanıştık yani bana gelmez öyle şeyler.'' dedi. Bir süre bunu tartıştık falan. En sonunda o da bunaldı. ''Dur sana bir profiterol ısmarliyim.'' dedi. Garsonu çağırdık. Uzaktan cool gibi görünüyordu, kırmızı kazaklı falan ama yanımıza bir geldi. ''O bi' gülmesin.'' dedim. Pelin de onayladı. Lanetli gibi bir şeydi çocuk tövbe ya. Zaten kahve isterken artistlik yaptı bana. Menüye baktım Ice Americano var. Denemedim daha önce ama adı hoşuma gitti o anda. Dedim ki;

- Ben bir ice americano alayım.
- O biraz serttir ama. Sade Türk Kahvesi'nin içine buz atıyoruz.
- Sorun olmaz ben severim.

Pelin de destekledi:

- Evet evet, Selin sever sert şeyleri. Peli ice latte nasıl?
- Sütlü nescafe'ye buz atılmış gibi.
- Peki, ben de onu alayım.

Garson uzaklaştığında Pelin'i dürttüm.

- Bittim ben Pelin. Kesin expresso single gibi bir şey americano. Nasıl içicem ben onu ya!
- Çocuğa artistlik yaparken iyiydi. Bir de eli yüzü düzgün olsa neyse.

İçime kapandım kahveler gelene kadar. Geldi, tadına bir baktım, aynı expresso single. Soğuk hali. Berbat bir tattı. İçemem dedim Pelin'e, ama bir yandan garson bizim masayı gözlüyor, hesabı getirdiğinde ''Ben size söylemiştim.'' falan diyecek diye çok korkuyorum. Gurur meselesi yaptım. Ben bunu içerim dedim. Pelin ''Taş-kağıt-makas oynayalım, kaybeden 30 saniye içer.'' dedi. Yaptık. Üst üste iki kere kaybettim. İçtim de. Ama midem nasıl oldu anlatamam. Kusa kusa çıkabilirdim o anda o pastaneden. Sonra Pelin iki kere kaybetti. İçti, o da kötü oldu. Sonra dedi ki ''Arkanda oturan biri var, baksana nasılmış, gözü bizim masada.'' Baktım. Herif 30larındaydı resmen. Ya da 25 üstü. O kadar vardı ama. Karttı bize göre. ''Oha Pelin herif sübyancı mıdır nedir.'' Hayalleri yıkıldı garibimin. Bir bardak ice americano'yu içmem yetmezmiş gibi, ikizime elin 30 yaşındaki herifi asılmıştı. Sinirim bozuldu. ''Kalk gidiyoz.'' dedim. Çektik eve geldik.

Edgar yazık mahcuptu dünden sonra ama ben normal davrandım o da normal davranmaya başlayabildi. Kıyamam ya. Zaten memleketinden uzakta..

Gece yatağa yattığımda aklım Hazel ve Eren'in problemlerindeydi.
Ergen ve salak olmak gerçekten zor. Belki öyle olmasam onlara yardımcı olabilirdim...

5 yorum:

Profösör dedi ki...

Bu Hazel'in biloğu yok sanırım. Merakta ettim doğrusu. Hem hikayenin içinde hem de dışında.. Bu arada;

Bence büyülü bir masalın dışında kalmak yalnızlığın ta kendisidir desem ne dersiniz?

Bir video ve düşüncelerimi benimle paylaşırsanız sevinirim. Öndens buyurun bizde patlemış mısır da var. Yanında da güzel demlenmiş çay da jkramımız olur size...

http://mefkuremiz.blogspot.com/

Didisko dedi ki...

Hazel hayali bir karakter olduğu için haliyle bir blogu yok, ben açmadığım sürece olmaz da. Ama Hazel'i esinlendiğim kişi Sumi, onun blogunu biliyorsunuz.

Asıl yalnızlık siz masalın dışındayken, başkalarının içinde olduğunuzu sanmasıdır.

Bir masalda yaşamak daha kötü sanırım.
Videodaki gibi hapsolmuş hissedersiniz kendinizi.

Profösör dedi ki...

Bu da farklı bir açıdan yaklaşım.. Teşekkürler..

Sliwer dedi ki...

Yeni post bekliyoruz, biliyorsundur? :)

Didisko dedi ki...

yarın fransızca sözlüsü olmasa kesin yazardım. :p