21 Aralık, 2010

Gay Guy*

Ertesi gün, Edgar'la sözleştiğimiz gibi alışverişe gittik. Kahvaltıyı yaptığımız gibi gittik hem de. Pelin mırın kırın etti. Gelmek de istemedi, evde tek kalmak da. Hazel'i de arayıp Eren'lere gitmeye karar verdi. Cici kız modu. Yersen.

Biz de Çiftlik'in en başından başladık mağazalara girmeye. Kendime bir pantolon, Pelin'e bir tişört, Edgar'a da hediye olarak bir atkı aldım. Zaten çok yakışıyor atkı ona. O da bana deri eldiven aldı, siyah. Çok tatlılar. Alışveriş boyunca tek kelime şikayet etmedi. Sadece bir kere ''Enerjine hayranım, ben çok yoruldum.'' dedi. Kıyamadım, bir yere oturduk. Zaten üşümüştük de. Sıcak çikolata içtik.

- Teşekkür ederim benimle geldiğin için. Tüm stresimi attım sayende.
- Ben de çok eğlendim. Sinemaya gideriz bir günde.
- Gitmez miyiiiz. Gideriz tabii.

Çok şirin ve romantik. O adeta Cenk Erdem'in bahsettiği kendinden prensli beyaz at...

Eve döndüğümüzde gerçekten çok yorulmuştuk ama benim için önemli bir gündü. Tüm günü Edgar'la geçirmiştim. Eheh, hem de baş başa. Sonra o bana yemek hazırladı. Güllü, çiçekliydi yine. Yemekler de çok lezzetliydi. Herif işini biliyor ya. Yemekten sonra ikimiz de yorgun argındık ve üstüne üstlük karlı havada bütün gün sokaktaydık o yüzden battaniyeye sarınıp oturma odasına geçtim. O da yanıma oturdu. Pelin hala ortalarda yoktu. Aslında saat o kadar geç değildi ama çok yorulmuştum o yüzden uykum gelmişti. Başımı Edgar'ın omzuna yasladım. Bana daha da yaklaştı, sarıldı. Sanki yanan bir şöminenin karşısındaydık... Ama öyle bir şey yoktu tabii. O ortamın hiç bozulmaması için içimden binlerce kez dua ettim. Sonra bana ''Selin.'' dedi. Kafamı ona doğru çevirdiğimde yeşil gözleriyle karşılaştım. Yeşilin en güzel tonuydu sanki... Yüzü yüzüme çok yakındı. Kendime engel olamadım, ona doğru yaklaştım. Öpmek için. Sanki nutku tutulmuştu. Geri çekilemiyordu, ama öpemeyeceği de belliydi. O sırada lanet olası bir ses duydum. Pelin'den.

- Selin sen ne yapıyorsun!

La havle çekip ona döndüm.

- Ne yapıyormuşum Pelin? Hı?
- Sonra anlatırım. dedi ve gitti. Ama kahkaha sesleri bana kadar geliyordu. Edgar'a tekrar baktım. Yüzü kıpkırmızı olmuştu.

- Şey, ben sadece arkadaşız sanıyordum Selin. Kusura bakma, şaşırdım biraz. Ben, pek sizin gibi değilim. Yani, sizin gibiyim bir bakıma.. Neyse işte Pelin söylese daha iyi olur.

O da gitti. Ben de odama gittim, olanları anlamaya çalışıyordum. Pelin geldi, neredeyse üstüne atlayacaktım.

- KONUŞ!
- Selin Edgar kızlardan hoşlanmıyor. Anlarsın ya.

Dünyam tam da o anda başıma yıkıldı. İşte bu her şeyi açıklıyordu. Alışveriş sevmeler, romantik tavırlar, süslü püslü yemekler..

Kalktım yanına gittim Edgar'ın.

- Edgar. Şey, ben çok üzgünüm sanmıştım ki.. Neyse ama, zaten saçmaydı.
- Sanırım bir daha beni görmek ist..
- Sinemaya ne zaman gidiyoruz?

Ona gerçekten kızgın olmadığımı anlayınca gözleri parladı. Benimle arkadaş olmayı sevmiş gerçekten. Zaman geçirmeyi... Bu da bir şeydir.

Sonra rahat bir uyku için odama döndüm. Biraz tuhaflaşmıştı her şey ve hayal kırıklığı elbette vardı ama o kadar sorun etmemiştim. Zaten sorun etmeye vakit yoktu Pelin konuşmaya başladı.

- Eren'le Özgür kavga etmiş.
- Neden!?
- Eren Özgür'e ''Hayatımı hep sana endeksledim, beni çok kısıtlıyorsun. Arkadaşlarımı bile ekiyorum senin için ve vicdan azabı çekiyorum sonra. Beni çok yoruyor.'' demiş. Özgür de kırılmış tabii. Bir süre uzak kalmak istemiş. Eren çok üzgün.
- Yarın giderim yanına.
- Bu arada Hazel senden köşe bucak kaçıyor.
- Ayol o neden?
- Alper'den hoşlanıyor galiba. Yani öyle olduğundan şüpheleniyor. Bu yüzden çok sinirli ama senden çekiniyor.
- Amaan o köprünün altından çok su aktı. Endişelenmesin. Onunla da konuşurum.
- Doğru, Edgar vardı. Anlatsana nasıl oldu.
- Uykum var. dedim, döndüm uyudum. Dalga geçmeye yer arıyor. Gülerek odasına gitti, Edgar'a da sormuştur kesin aynı soruyu.

Pis ya. Sinir bozucu



*Sliwercım bu söz öbeğini bularak asrın deyimini icat etti. Çelengini takdim etmek üzere kürsüye davet ediyorum.

2 yorum:

Sumimizakura dedi ki...

Puccayı da andık :D Yazık olmuş yahu...

Didisko dedi ki...

Pamuk gibi çocuktu..