Hayat bazen zor olabiliyor.
Yağmur yağıyor, ojelerimin renklerinden nefret ediyorum ve mülteci muamelesi görüyorum. Hem de kendi evimde.
Fakat sonunda beni bu şehirden koparma gayretleri boşa çıktı. Amcamın burada üniversite okuyan kızı yani kuzenimle bu evde kalacağız. Bir hafta boyunca yurttan taşınıp buraya yerleşme işleriyle uğraştık, misafirleri yolcu ettik ve evdeki ilk gecemizde saat 9da uyuduk.
Ertesi gün konser olduğu halde 9da uyumam biraz ilginçti gerçi ama yıpranmıştım, yorulmuştum ve rüya görmeye ihtiyacım vardı. Nitekim rüyamda sesimin detone olduğunu gördüm. Ah ne iyi bir moral.
Ertesi gün erkenden kalkıp okula gittim. Son bir prova aldık ve sonrası hazırlanma faslı. Önce kıyafetlerimizi giydik. Spor siyah bir etek, kolsuz beyaz bir badi giydim. Genel format buydu fakat hostes tarzı giyime karşı çıktığımız için tek tip giyinmeme kararı aldık. Modeller farklıydı. Sadece aksesuarlarımız aynıydı. Biz bir takımız ya...
Kıyafetler hazır olunca bir de kuaföre gitmek gerekti tabii. Eren fıstık gibi oldu. Bukle yaptırdı saçını. Hazel normalde bukle olan saçını yeniden tarzı bişeyler yaptırdı. Ben de topuz yaptırdım. Şakaydı. Ben de bukle yaptırdım ama Eren'inkinden farklı. Lakin hiçbirimiz abartılı değildik ve ben hariç herkes harikaydı.
Günün en süper kısmı konser vereceğimiz okula otobüsle gitmemizdi. İnsan filmlerdeki gibi bir şeyler hayal etmiyor değil. Ben evde Alp'i bekliyorum, takım elbisesiyle geliyor, ''Çok güzel olmuşsun.'' diyor, allıktan zaten kızarmış olan yanaklarım bir ton daha kızarıyor ve arabasına binip gidiyoruz. Ama nerde.
Otobüse bindik. Okula girerken almak istemediler bizi, yabancı madde muamelesi gördük. Ama bundan sonrası iyiydi. Bakın ne oldu.
Kantinde sıcak çikolata içiyorduk. Alp ıslık çalarak içeri girdi, öpüştük koklaştık falan. Yanaktan yani. Neyse işte sonunda konsere başladık. Ama çok heyecanlıydım. İlk başta sesim titredi ama sonra baktım millet zaten dinlemiyor, kendi aramızda eğlene eğlene çalıp söylemeye başladık. Eğlenceli geçti. Molada bir adam içeri girdi. Sahneye bir çelenk getirdi. Ardından bir tane daha, bir tane daha ve 2 tane daha getirdi. 5 çelenk sahneye dizildi. S E L İ N yazıyordu. ''Tanrım'' dedim. ''Alp gibilerini yaratıyorsun, beni neden yaratıyorsun.'' dedim. ''Ben o seviyeye ne zaman ulaşacağım, evrimimi ne zaman tamamlayacağım.'' dedim.
Sonra koştur koştur Alp'in yanına gittim. Bahçenin bir köşesinden benim ağzım açık bir halde şapşal şapşal çelenklere bakışımı izliyordu kahkahalarla.
- Alp bir servet falan mı döktün bu çelenklere, bu ne hal?
- Bundan sonraki adım Seni Seviyorum yazmak olacak.
- Denemeye bile kalkma. Ayrılma sebebidir. Ailene ne dedin?
- Sevgilime sürpriz yapıyorum maydonoz olmayın dedim. Daha kibar bir dille.
- Bu işi biliyorsun.
- Senden öğrendim.
- Peki o zaman, şu işi bitirelim ve sonra çelenklerin tadını çıkaralım.
- Bana uyar.
Pis pis sırıttı. Pis sapık ne düşündüyse artık.
Konserde benim sözleri, orkestranın notaları unutması ve seyircilerden birinin Jimmy Jump tarzı sahneye çıkıp şiir okuması komik ve eğlenceliydi. Okulun öğrencileri kadar biz de eğlendik.
Gayet cüzi, o kadar cüzi ki bir tane çelenk almaya bile yetmeyecek paralarımızı aldık ve Violet diye tabir ettiğimiz mekana gittik. Eren kaşla göz arasında Özgür'le konuşuyordu. Yanlarına gittim. Oturdum. Dikkat etmediler bile bana ama ben masanın altından tuttukları ellerini tabi ki görmüştüm ve Özgür'ün ''Akşam beni bekle.'' demesi ona göre sessizdi fakat gayet net bir şekilde duydum. Müsait bir zamanda Eren'i sıkıştırıp olanları anlattırmaya karar verdim.
Maydonoz gibi neden Eren ve Özgür'ün masasında oturpta Alp'le öpüşüp koklaşmadığımı düşünürken Hazel sinirle geldi. Onun sinirinden korkan Özgür ikiledi ve Hazel söze başladı.
- Uğur denen gerizekalı hergeleden nefret ediyorum!
- Ne oldu?
- Çok seksi gitar çaldığımı söyledi.
- Woohoo.
- Hiç öyle hava kaçıran rüzgar gibi ses çıkarmayın. Salak herif ya. O kim oluyor ki. Basit bir öğrenci parçası işte. Konseri dinlemeye gelenlerden biri.
- Hıı evet, imza isteyen densiz bir hayran hatta.
- Ya kesin bir sizde. Herif bana sarktı siz işin dalgasındasınız.
- Ne olmuş yani, görmüş beğenmiş seni.
- Ama ben onu beğenmedim!
- Evet, bir şeye taparken kullandığının ses tonunla konuşman beğenmediğinin bir kanıtı bence de. Katılıyorum.
- Sizinle de konuşulmuyor. Aramayın bir daha beni.
İşte bu sahne bir arkadaştan sevgili tribi işitmenin sözlükteki karşılığı.
Bütün gün sabırsızlıkla beklediğim ansa Alp'i yalnız görmemle oldu. Bir masada bir şeyler içiyordu.
- Eşlik edebilir miyim yakışıklı beyefendi?
- Onur duyarım matmazel.
- Size her gün yeniden aşık oluyorum bayım.
- Sesinizi duyduğumda kalbim atmaya yeni başlamış gibi hissediyorum hanımefendi.
- Sizi seviyorum bayım.
- Beni sevdiğinizi söylemeniz bir erkeği bile ağlatabilecek cinsten sözler.
Sonrası malum. O beni öptü, ben sapık gibi parfümünü kokladım, o bunu yanlış anladı, boyna doğru kaydı, ben bir şey demedim.
- Bence ailemle tanışsan iyi olur.
Romantik ortamın içine nasıl edilir onu öğretti bu sefer Alp. Düşünceli şey.
6 yorum:
aha hazel yedek klubesinden çıktı :D
hikayeye uğur getirsin. :D
boksun bok :D bi kere ben uğurdan nefret ediyorum.
merci. :D
amaç zaten o bebeğim. dua et Alper'e yamamadım.
Heyecanrlı bir serüven gibi.. Hazel de bir başka figür. Tribini anlayamadım ama olsun.
Buna ben cevap verim Hazel olarak :) Hazel tribe girmiyo öyle doğuyo kız :) Tıp bu konuda çaresiz...
Yorum Gönder