18 Aralık, 2010

Bence Amerikalı değil, uzaylı ama yalan söylüyor.

Fosur fosur uyuduğum bir gecenin sonunda sabah erkenden uyandım okula gitmek için. Baktım Hazel yok. Aynaya rujla ''Okulda görüşürüz.'' yazmış. Kağıda yazsa ölürdü sanki. O aynayı temizleyecek olan benim, atraksiyonu yapan o. Ne ala memleket. Aynada o ruj izlerini görünce sinirim bozuldu zaten, gittim Alper'i uyandırmaya, o da yok. Hazel herhalde kovdu bir güzel. Gittim Pelin'in kulağının dibine, uyandırdım kızı. Edgar bile uyandı Pelin uyanmadı. Biraz daha bağırdım, neyse hallettim o işi. ''Pelin.'' dedim. ''Bugün pazartesi yani okul var. Seni kaydettirelim benim okula.'' '' Ya 5 dakika daha uyusaaam?'' diye cevap verdi. Cırladım biraz. Kalktı. Söylene söylene giyindi, benim okul formama bir ton laf etti. Çok güldü. Tam evden çıkacağız aklıma Amerikalı geldi. ''Ne olacak bu Amerikalı'nın hali?'' dedim. ''İşsizlik biraz sıkıntı ama o da aşılabilir bir problem.'' dedi.

- Onu demiyorum, biz okuldayken ne yapacak?
- Evde oturacak.
- Ya olur mu adam yabancı.
- Selin ben Amerikada bu adamla ev arkadaşıydım.
- Pelin sana söyleyecek laf bulamıyorum ben. Evimizde kalamaz.
- Kalır. Güven bana.

Pelin'e ne zaman güvensem başıma bir iş gelir. Tek çare oydu ama. Gittik okula. Bir sürü evrak falan istedi idare. Pelin 'başlarım böyle işe' durumlardındaydı ve biliyorum tek başına hayatta halledemez. Türkiye'deki sistemden bir haber. Okulu asmam gerekti. Onun ikametgahıdır şusudur, pasaportudur, bir araya topladık kaydını tamamladık. Okul formasını da aldık. Ama işlerimiz bittiğinde okul çıkışına da az bir zaman kalmıştı. Derse giremedim yani. Sonra aklıma Hazel ve Eren'le hiç görüşmediğimiz geldi. ''Hadi okula gidelim de kızları bekleyelim.'' dedim. Ders çıkışını bekledik. Okuldan ilk çıkan Eren oldu. Kız resmen uçuyordu.

- Selin ne olduğuna inanamazsın!
- Ne oldu?
- Dün sizden çıktıktan sonra Özgür'le sahilde oturuyorduk. Serenat yaptı!
- Vay be. Çok romantik.
- Aynen öyle. Sesi çok güzel, çok güzel gitar çalıyor. Selin ben bu çocuğa her gün yeniden aşık oluyorum! Neyse şimdi yanına gitmem lazım, öptüm.

Geldiği gibi uçarak çıktı gitti. Sonra Hazel yanımıza geldi. Pelin lafa atladı.

- Ee, kızlar. Akşam napıyoruz?
- Bir şey mi yapıyoruz? dedi Hazel.
- Yarın okula başlıyorum. Bu son günümde evde oturacak değilim. Zaten memleketimi özlemişim.
- Ben gelemem ya, akşam sülalece toplanıyoruz bizde. Size iyi eğlenceler.
- Tamam sonra görüşürüz Hazel de, sabah erkenden gitmişsiniz, dedim.
- Evet ya, kıyafetlerim yoktu ya eve gitmem gerekti. Alper'i de kaldırdım, defolsun evine. Onunla uğraşacak halin yoktu. Zaten bir ukala tavırlar. Yok ''Ben Selin'i görmeden gitmem.'' Yok ''sen bana karışamazsın.'' Ayağımın altına alıcam bir gün, kalıcak öyle.
- Sana da hal hatır soruyoruz borçlu çıkıyoruz. Hadi o zaman biz Pelinle eve gidelim Amerikalı evi kim bilir ne hale getirdi.

Pelin yol boyunca bana Edgar'a karşı nazik olmamı öğütledi. Yol boyunca müzik dinledim ben de. Eve vardığımızda kapıyı korka korka açtım. Filmlerdeki gibi yalnız kalan her Amerikalının parti vereceğini düşünüyordum. Ama ev kalabalık değildi. Edgar mutfakta şarkı söylüyordu. Baktım, herif yemek yapıyor. Masayı falan hazırlamış hatta. Ne yalan söyliyim ömrümde öyle güllü çiçekli masa hazırlamadım. Benim bu kadar şaşırmamın aksine Pelin gayet normalmiş gibi üstünü çıkardı, ellerini yıkadı, hazırlamaya yardım etti. ''Selin sen git üstünü başını çıkar, yemeği yiyelim, sonra alemlere akıcaz bebeğim.'' dedi. Odama gittim.

Evimizde bir kızdan daha güzel masa hazırlamayı bilen bir erkek var.
I.Dünya Savaşı'nda İtilaf Devletleri'nin üst üste yaşadığı şoklardan bile daha büyüktü benimkisi.

8 yorum:

Sumimizakura dedi ki...

Çooo k sevdiim :D

Didisko dedi ki...

Eminim çok sevdim demen rujun hatrınadır. :D

Sliwer dedi ki...

Ben sevemdim aga.
Eren ölsün istiyorum.Ne biçim arkadaş lan bu! Anca sevgilisinin yanında, şerefsiz satıcı!

Didisko dedi ki...

sliwer çarpıtma.

Sliwer dedi ki...

Meclis başkanları gibi konuştun "Sayın Sliwer, lütfen sözlerimizde daha dikaktli olalım.Lafları bir tarafımızdan anlamayalım nokta."

Profösör dedi ki...

Hazel de sanırım tek başına hareket ediyor. Biraz otoriter bir kız olabilir mi. Sanki kendinin bile bulmediği bir farklı dünya çizmiş olabilir mi kendisi için. romanı daha gizemli hale getirebilir.

Sumimizakura dedi ki...

ruju bulamadım nerde?:D

Didisko dedi ki...

profösör, haklısınız. ben bile korkuyorum hazel bağımsız takılıp hikayeden ayrılacak, ya da en azından telif isteyecek diye.
ilginç kız.

sumi, aynaya rujla yazıyorsun ya, o işte. :D