04 Aralık, 2010

Ben düştüm aşk ateşine..

O geceyi mesajlaşarak sabahlayarak geçirdik. Çok ilginç olduğumu, bu yüzden benden hoşlandığını söyledi. Beni tanımak istiyormuş. Alper bir salakmış falan filan. Bir kızın ne duymak istediğini kesinlikle iyi biliyor. Eh, ben de bir erkek ne ister'den anlıyorum, hakkımı yiyemem.

Sabah ruh gibi uyandım ve o halde conconistana gidemeyeceğim için kendime çeki düzen falan verdim. Konsere iki hafta kalmıştı ve bu yüzden her gün conconistana gitmemiz işime geliyordu.
Sabah okullarına gittiğimde Alper'den başka kimse gelmemişti. Müzik odasına malzemelerimi bıraktım, tam dışarı çıkıyordum ki Alper seslendi.

- Selin.
- Efendim?
- Ne yapmaya çalışıyorsun?
- Ne demek şimdi bu?
- Alp benim en yakın arkadaşım.
- Anlattı, evet.
- Bu yaptığın çok kaltakça.
- Ben bir şey yapmıyorum ve sen bana karışabilecek pozisyonda değilsin.
- Seni seviyorum anlasana seni salak!
- Çok romantiksin.
- Alp'le aranızın bozulması için her şeyi yaparım.
- Aman dikkat et de Sevdeciğin kızmasın.
dedim ve dışarı çıktım. Sinirlerimi bozuldu. Arkaya gittim tek başıma oturmaya başladım. Kısa bir süre sonra Alp yanıma geldi.

- Tartışmışsınız sanırım Alper'le.
- Ben kötü bir şey mi yapıyorum? dedim. Gözlerim dolmaya başlamıştı.
- Bu kadar üzülmeni gerektirecek bir şey yapmıyorsun.
- Sanırım gruptan çıkıp buraya bir daha gelmemem yapacağım en iyi iş olacak bunca şeyin üzerine.
- Selin lütfen saçmalama. Peki henüz birlikte yaşayamayamadıklarımız? Elini tutmadım daha, ilk öpüşmemiz ortada yok, hiç film izlemedik. Seni tanıma şansına sahip olamadım. Alper en yakın arkadaşım olsa bile, bunları elimden almasına asla izin vermem.

Boynuna sarılıp ağlamaya başladım. Ağlıyordum çünlü Alper'in yapabileceklerinden korkuyordum. Çünkü duygularımdan emin olamadığım için kendimi suçluyordum.

Ben Alp'in üzerine salyalarımı ve gözyaşlarımı akıtırken o da saçlarımı okşuyordu. Geri çekildim ve dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdım. Ellerimle saçlarımı tutup boynumdan çekerken ani öpüşümle nefesi kesilmişti. Ama mecazi anlamda değil. Nefes alamamıştı bir süre. Sonra dudaklarının sıcaklığını, ellerinin yumuşaklığını benliğimde hissettim. Parfümü Burberry's'ti sanırım ve teniyle uyumu harikaydı. Beni nazikçe uzaklaştırdığı zaman arkamızda duran Eren ve Hazel'le göz göze gelip mahçup bir şekilde gülümsedim. Sanırım Hazel ''OHA'' demişti. Şu sıralar oldukça sık söyledikleri bir kelime bu..

Alp kızlara selam verdikten sonra yanımızdan aceleyle ayrıldı. Biz de baş başa kaldık ve Arka Sokaklar'dakilere benzer bir sorgu ortamının içine düştüm. Balıklama atladım. Cup diye ses çıktı.

Eren ''Dökül.'' diye söze başladı.

6 yorum:

Sumimizakura dedi ki...

4 kere üst üste okudum! Evvet tepkim aynen oha olurdu. O elleri nerende hissettin merak içindeyim :D ben de bitirdim oku bebeyim. Bunun devamını bekliyorum en kısa zamanda. Wuhu ne bıdı bıdı yaptım ya hadi Çüz.

Sliwer dedi ki...

Dökülürsün cidden öyle bir durum olursa. "Where's the poop Robin?" demeye başlarım :P Tam istediğimiz gibi gidiyor, ahdi bakalım kalp kalp kalp

Didisko dedi ki...

kızlarcım öyle bi durum olamayacak raat olun. :D selin sürtüğü bu günlerin tadını çıkarsın. Bu da size kıyağım olsun. :D

Profösör dedi ki...

"Oha !.." ne demek? Hangi kelimenin yerini tutuyor. Belki bir cümleyi ifade edebilir. Şaşkınlık mı?

Didisko dedi ki...

Oha japonca'da günaydın demek. Biz genç nesil de çok şaşırdığımızda birbirimize günaydın deriz. Şu sıralar Japonya'yla fazla ilgilendiğim için sanırım yazılarıma da yansımış.

Profösör dedi ki...

Aaaaa bir yaşıma daha girdim bak. "Günaydın"