
Super Mario'dan bir fotoğraf bu gördüğünüz ve belki de oyunlar tarihindeki en trajik sahne.
4 bölüm boyunca canavarlardan, yürüyen mantarlar, yeşil kaplumbağalardan kaçarsınız, sonunda o kocaman devi yenersiniz ve karşınızda bu meymenetsiz yazıyı görürsünüz gül yüzlü prenses yerine. Fonda bir müzik çalar: ''Şimdi ellerim bomboş, gözlerim sarhoş, gönlüm olmuş bin parça..'' İşte o an, daha o yaşınızda yaşarsınız hayal kırıklıklarının en büyüğünü. Tek çareniz prensesin diğer bölümde olmasını ummaktır. Mario akıllarda, hayalkırıklıklarıyla yer edinmiştir.
Mario ana karakter olmasına rağmen benim favorim Luigi olmuştur. Belki daima Mario sümsüğünün gölgesinde kaldığı için ezilenin yanında olmak psikolojisinden, belki de oyunlarda hep abim Mario'yu, ben ise daima Luigi'yi aldığımdandır bu sevgim. Evet sayın seyirciler. Abiler daima Mario olur, oyunu erken bitirir, oyunu bitirdiğinde sizi izlemek zahmetine katlanmaz ve siz, SİZ LUİGİ hiçbir çıkarınız olmadan oynarsınız bu efsane oyunu. Mario Princess Peach'lerin peşinde sürterken siz asla kavuşamayacağınızı bildiğiniz Princess Daisy'nin hayalleriyle uyursunuz ve abiniz bu oyunun kötü adamı, günah keçisi olur.
Biraz sondan başladım ama, şimdi karakterlere bir göz atalım. Anya konya neymiş çıksın ortaya.
Maalesef sümsük Mario'yla başlıyoruz.

Luigi: Mario'dan daha genç, daha uzun ve daha formda kardeşidir. Princess Daisy'den başkasını gözü görmez. Oyunlarda genelde Mario öldüğü zaman ona sıra gelir. Bu da demek oluyor ki abinizle atari oynarken siz daima Luigi'siniz ve Luigi daima 'loser.' En azılı oyuncular bile Luigi'yle oynadığı zaman o prensesin o şatodan kurtulmasına imkan yok-tur. Yoktur yani bu kadar basit. Luigi fasülyedir, kardeşleri oyalama aracıdır, benim favorimdir ve laf ettirmem o ayrı. Yeşil üniforma giymesi sayesinde şuracıkta evlenme teklif etmemi sağlayacak kadar sempatimi kazanmıştır.

Princess Peach, Mushroom Kingdom'ın yelloz prensesi, Mario'nun kayıp manitası. Luigi ve Toad'un yakın arkadaşı. Özellikle Princess Daisy'le çok yakınlar. Ortalığı hep bu karıştırıyor. Hani hep derler ya ''Bir kadın dünya savaşı bile başlatabilir.'' diye. Aynen öyle. Zavallı musluk tamircisinin başına ne işler açıyor. Ve zaten kimi yerde ''Son of the Peach'' diye geçiyor. Turkinish bir şey ama bence gayet yerinde bir tabir. Daha fazla konuşmak istemiyorum sinirlerim zıplıyor zira.
Toad ise oyunda Mario'yu destekleyici nitelikte görev alıyor. O büyüme mantaları falan hep Toad yani. Bir de ''büyümek için "sihirli" bir mantar, ateş atmak için de "sihirli" bir çiçek alındığı için yaratanların hangi uyuşturucuyla haşır neşir olduğu sorusunu akla getiren, herhalde herkesin ezbere bildiği oyun.'' denmiş ekşi'de. Düşünülmesi gereken ilginç bir konu. İyi yakalamışlar. Ya da biz öküz altında buzağı arıyoruz. Bilmiyorum.(#5490920@ek$i)
Oyunun ana hatlarına gelecek olursak, oyun 8 parçadan oluşmakta, her parça 4 ayrı bölümden meydana gelmektedir. Bölüm sonlarında canavarlarla karşılaşılmakta, 7 canavar bölümü boyunca yukarıda gördüğünüz ''Thank you Mario! But our princess is in another castle'' Yazısı gelmektedir. Son etapta ise yelloz Daisy kurtulmaktadır.

Bu oyun bir dönem kuşağının kafasını meşgul etse de, hala ara sıra tozlu atariler kurulup oyun tekrarlanmakta ya da bilgisayara yüklenip eski tad bulunamasa da hasret giderilmektedir. Ve şahsıma göre, onlarca Mario versiyonu arasında Super Mario Bros'un yeri ayrıdır, o bir klasiktir 90 sonrası çocukları için.
Bu arada resimleri eklerken şunu fark ettim, oyuna alternatif bir sürü bitiş oluşturmuşlar. Favorim Game Over. Şüphesiz ki o, tüm hayalleri yıkandır.
Bu da bir Mario wallpaper'ı benden size.

Bence güzel.
4 yorum:
Luigi olmaya mahkumdum çocukluk yıllarım boyunca...
Kardeşliğin el kitabı'nın ilk maddesi bu. :D
Ben tetris oynardaım ilk çıktığında.. deliler gibi..
zaten başlayınca bırakmak elde değil..
Yorum Gönder