
Geriye dönüp şöyle bir baktığımda aslında çok bir şey yaşamadığımı görüyorum. Ama çok şey değişti. O da bir gerçek. Yani bu hayatın ne zaman son bulması gerektiğine henüz karar verebilmiş değilim. Ama sanırım sonra yaklaşıyorum. Buna nasıl mı karar verdim? Şöyle.
Pelin Amerika'ya gitti. Türkiye'ye alışamamış. Okuluna devam etmeye çalışacağını söyledi. Bir şey yapamadım. Tek yakın akrabam, kardeşim şu anda uçakta.
Hazel Alper'le bağrışlı çağrışlı küfürlü bir konuşma yaptı. ayrıldılar. Niye öyle oldu anlamadım daha geçen gün öpüşmekten Gırgır'dan atılmışlardı. Hazel dedi ki ''Ona baktığımda seni görüyorum. Buna katlanamıyorum.'' Benimle ilişkisini de bitirdi. Görmek istemiyormuş bir daha.
Eren ayrı bir alem. Özgür daima onun için önce geliyor. Görüşüyoruz arada, eğer Özgür'den zaman bulabilirse.
Barda tanıştığımız kız, Elif, sevgilisiyle Karayiplere kaçmış. Öyle duydum Gırgır'daki barmenden. Orada bir rock barda evlenmişler. Elif 18 yaşındaydı zaten. Mutluluklar.
Ben ise bütün bunları birkaç hafta içinde yaşadım, 2010'un götürdüklerini geri isterken, dibe vurdum. Şöyle özetliyim, kardeşim gitti, en yakın arkadaşlarımdan biri beni görmek istemiyor, diğeri sevgilisinin içine düşecek. Yeni yeni tanıdığım bir kız kocaya kaçtı, en kaba tabirle.
Alp ne oldu diye soruyorsunuz. İntihar etti.
Beni çok sevdiğini söylediği bir mektup yazmış. Ama o da Hazel gibi, beni görmeye katlanamıyormuş. Ama görmemeye de katlanamazmış. Nasıl oluyorsa ölmeye katlanabilmiş. Mekanı cennet olsun.
Hep derdim 'Game is not over.' diye. Ama sanırım yanılmışım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder