O zamanlar hikaye interaktif şekilde ilerlediği, lise arkadaşlarım olayın kahramanı olduğu ve ben de sık post attığım için çok eğlenceli gelişiyordu. Yazınsal değeri belki pek düşüktü; fakat bana o dönemler için çok yeterli ve mutluluk verici gelirdi. Her güzel şey gibi bitmek zorunda kaldığından, ben de gündelik hayat yazıları yazmaya başladım. Çok sonraları, belki yıllar sonra, yine bir hikaye yazma girişimim olmasına rağmen ilki kadar keyif vermediği için yarıda bıraktım. Oysa kimse okumuyorduysa da o hikayeyi abim okurdu ve onun için dahi devam etmeliydim gibi düşünüyorum şimdi. Belki hayat koşulları, belki sınava hazırlanma süreci, hikayeyi devam ettirmek için ihtiyaç duyduğum motivasyonu sağlayamadı ve kaldı öylece.
Şimdilerde aklımda yine yazmak ihtiyacı var. Kpss yayınları favorilermi yazmak istemediğimden bir öyküye başlamayı düşünüyorum. Belki de bugün doğru bir gün. Sonuçta burası mikro-blog olmanın da ötesinde, gerçekten bir blog.
Öykü yazmaya başlamış olmam gündelik hayat postları atmayacağım demek olmadığı gibi, başlıklar arası farklılıklar ayırt etmenizi kolaylaştıracaktır. Hikayede yer alan kişi ve kurumlar gerçek hayattan esinlenilmiş olsa da, olaylar tamamen hayal ürünüdür. Uzun lafın kısası, baş kahramanla çok büyük benzerlikler taşıyacak olsam da(o durumda dahi), aile bireylerimin de kolayca erişebileceği bu sayfaya gerçekte yaşanmış olaylar yerine kurmaca şeyler yazacağım. İşin güzel yanı da gerçek ve kurmacanın ayırt edilemeyen biraradalığı.
Uykudan önce görüşmek üzere sevgili okur.
Uykudan önce görüşmek üzere sevgili okur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder