03 Haziran, 2016

Nasıl koyun oldum?

Benim için yazması oldukça acı verici bir yazı olsa da gerçeği kendime itiraf etmişken kimden saklayacağım ki.

Daha önce defalarca aktif yaşamdan, aristoteles beyefendiden, vita activa'dan bahsettim. Bu uğurda kural tanımazlık yapmaktan, aktivizmden hiç vazgeçmedim. Akla gelen en basit örnek ışıkları sorun çıkaran çalışma salonumdan başka bir salona -yasak olduğu ve bunu bildiğim halde- geçmemdi. Bu aktiviteyi defalarca tekrarladım, kimi zaman mülteci gibi kalemliksiz masalarda bir kitap bir kalemle çalıştım kimi zaman yeni masaya kendi masammış gibi yayıldım; ama sonuçta nerede daha iyi çalışıyorsam oraya gittim!

Zira o zamanlar yanıp sönen ya da ses çıkaran ışıklar dikkatimi dağıtırdı.

Fakat hikaye burada değişime uğruyor sevgili okur.

Ben artık bir koyunum. Ne ışığın yanıp sönmesi etkiliyor artık, ne de ses yapması. Bunu da açıklasana Hawthorne! Çalışma masamı hiçbir şartta terk etmiyorum, görevlilere de arızayı bildirmiyorum.

Ta-daa!

İşte, benim koyunlaşma hikayem bu şekilde.

Siz de kendi koyunlaşma hikayenizi aşağıya bırakarak çekilişime katılabilir, bozuk florasanlı, wifi'ın kimi zaman olduğu çalışma salonunda bir masa kazanma şansını elde edebilirsiniz. Haydi, ne duruyorsunuz!

2 yorum:

Adsız dedi ki...

benim en koyunlaştığım an, şehirlerarası otobüs yolcululuğunda çalışmayan kulaklığımın değiştirilmediği zaman muavine karşı çıkamayışımdır kesinlikle. İnsan mobilize haldeyken çok edilgen olabiliyor.

Didisko dedi ki...

Yorumun günlüğümden bir yazı okuyormuşçasına tanıdıktı sevgili okur. Adeta sonuna dek yatırılmış koltuğun sıkışıklığını hissettiğim şehirlerarası bir yolculuktayım. Bir yurdun -1. kat seviyesinde, ankaray titreşimleri eklentili, havalandırmaların ancak ölme eşiğinde çalıştırıldığı çalışma salonlarından ayna manzaralı bir masa kazandınız.

Tanrım, sizin yerinizde olmak isteyen milyonlar var!