Okullar açıldığından beri otobüste çok fazla zaman geçirdiğimden, buharlaşmış camdan dışarı bakarken aklımdan geçirdiğim onca düşünce birikiyor, birikiyor veTutunamayanlar'ı zaten yeni bitirmiş olan hassas bünyemi karmaşaya sürüklüyor. Aklımdan öyle düşünceler geçiyor ki zannedersiniz Ahmet Altan'ın çok sevdiğim deneme kitapları yanında solda sıfır kalır. Peki ne yapmalı? Twitterın yüz kırk karakterini Dexter'dan bahsetmek, onu izleyemediğimi söylerken derslerden yakınmakla kullanıyorum. Tumblrda yazdığım cümleleri ise toplasanız bir a4 kağıdı etmez zaten. Geriye kalan tek seçeneğim blogspot. Buradan da yazdığım öyküyü yarım bıraktığım için soğudum. Aslında yarım bırakan da benim, yarım kalmasına üzülen de. Ama şöyle bir durum var, öykünün kendisini de, konusunu da seviyorum; fakat bir problem ortaya çıktı. Ben otobüsten inip de eve yürürken geçen mesafede Açılmayan Kavanoz'u dinlerken yolda yürüyen bir kız ve onu hiç tanımadan kıza bir geçmiş, gelecek, konuşmalar, duygular, karakter özellikleri yakıştıran erkek karakter düşünürdüm. Sonra aklıma bunu blogda yazmak geldi; fakat zihnimde kurduklarım kadar güzel olmayınca, yazmak isteği de kalmadı içimde.
Fakat burayla barışmaya karar verdim. Çünkü temamı çok seviyorum. Yan taraftaki minik kutucuklarımı seviyorum. Bir de günlük tutmak istiyor; fakat buna çok üşeniyorum. Yani burayı o şekilde kullanmaya tekrar başlasam iyi olacak.
2 yorum:
Belki de yeni yerler görmek gerekir, okul otobüsüne değil de yolcu otobüsüne binmek gerekir belki de. :)
http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/olmeden-once-gormeniz-gereken-41-yer.html
Ölmeden önce görülmesi gereken yerlerin birçoğunu görmedim henüz; ama yolcu otobüsleri okulların açılmasıyla hayatıma giren, iyi mi kötü mü olduğunda karar veremediğim yerler. :)
Yorum Gönder