Cuma günlerini Dexter ve diğer güzel şeylere ayırdığım için bu güne sınavlardan bahsederek haksızlık yapmak istemiyorum. Nelerden bahsedebileceğimi düşünürken aklıma Tadelle çikolata bile geldi; ama saçma olacağı ve Tadelle ile bir bağım olmadığı için bundan hemen vazgeçtim.
Sumi ve Sliwer ile aktif olarak blog yazdığımız, benim blogu ilk açtığım zamanlar geldi aklıma. İlk önce blogcu'dan açmıştım; Sliwer'ın bloggerın daha kaliteli olduğunu söylemesi üzerine bu adresi almıştım. Birkaç tema denemesinin ardından ilk zamanlardan beri aynı temayı kullanıyorum.Değiştirmek gibi bir fikrim de yok. İlk öykümü yazarken çok uyumluydu. Sonra fark ettim ki günlük tipindeki bir bloga da uyar. Ya aslında kabul ediyorum isim ve tema birbirinden alakasız; ama ayrı ayrı güzel olmaları bu kusuru kapatır bence.
Tanrılar da Ağlar. Bunu da esinlendiğimi, hatta ne esinlenmesi direkt aldığımı anlatmıştım bir postta. Profösör o zamanlar yorumlarıyla yalnız bırakmazdı. Neden bunlardan bahsettiğime gelince, üzerimde şalım ve elimde Starbucks bardağı içindeki neskafe üçü bir aradam doğaçlama gerçekleşen bir nostalji havasına girdim ve arşive göz atayım dedim. Böyle yaparken tozlu raflardan eski kitapları alıp karıştırır gibi hissediyorum kendimi. Sonra da hemen bu rahatsız edici düşünceden kurtuluyorum.
Baktım da, o zamanlar genel konum Tübitak'tan yakınmakmış. Demediğimi bırakmamışım. Ama hakkım vardı, o zamanlar hazırlıktan sonra girdiğimiz dokuzuncu sınıf temposuna alışamamak, alışmaya fırsat bulamamak, yapacağımız projeden bir süre sonra umudu kesip bitirmeye uğraşmak gibi moral bozucu sorunlarımız vardı. Şimdi o zamanki sıkıntıları basit şeyler olarak gördüğümüz doğru; çünkü tatmin edici bir sonuçla bitirdik süreci. Fakat yaşarken onca emeğin çöpe gitmesi ihtimali o kadar yakın duruyor ki insana...
Neyse ki sayısız Tübitak ve Kore postunun sonuncusunu mutlu bir haberler bitirebildim.
O zamanlar haftada iki gün okulda derslerimiz erken bittiği için Violet'e gider, kivi çayları eşliğinde Monopoly Deal oynardık. Oysa artık Violet'e gitmiyoruz, İlyada'da Tabu oynuyoruz. Gerçi bunu da yılda iki kere yapıyoruz. Biri senenin başında, biri sonunda. Okulu asıp oyuna kaçmaya pek fırsat kalmıyor. Ama Violet'te kivi çayı ve monopoly deal'la geçen öğleden sonralarını özledim. Hiç olmazsa geçen yıl okulda oynadığımız gibi yine sınıfta bile olsa oynasak. Tabi tenefüslerde geometri çözmüyor olsak bunu yapabilirdik.
Sınavlardan bahsetmeyeceğim dedim. İyi ki dedim yani. Olsun, bir hatırlamak güzel geldi.
Yine de zaman makinesi icat edilse o zamanlara geri dönmem. Şimdilerden de memnunum. Bir postta da ondan bahsederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder