En kötüsü de ne biliyor musun?
O Arka Bahçe’de camlara yaslanırken ne derece büyük bir ilgiye mazhar olarak önemsendiğinin hiç mi hiç farkında değildir. Ellerinin teki cebinde, karşısındaki kiremitlere oturan arkadaşını dinlerken, monologu bir diyaloga dönüştürürken, yanından geçen köpeğin başını sözünü hiç kesmeden okşayıp bahçeye bir bakış, kahveden bir yudum ritüeline devam ederken etrafından onu soyutlayan bir hare varmışçasına kayıtsız kalışı mı en kötüsü yoksa gözünü ara sıra bahçede gezdirip bir çift yeşil gözle kısa buluşmalarındaki samimiyet mi hiç anlayamadım.
Bilen bilir, dünyada yeşil gözlü insan sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Göz renginin yeşil olduğunu söyleyen; fakat aslında ela göz rengine sahip insan sayısı ise saymakla bitmez. Bunların ise ne idari yargıyla ne de konumuzla bir ilgisi var.
Anlayamadığım bir diğer nokta, okula diye evden çıkıyorsun, dönemin en zevkli ve zor dersine doğru yol alıyorsun. Tamam buraya kadar olan kısmı anlıyorum; fakat anlayamadığım esas nokta nasıl oluyor da tüm bankları tanıdık yüzlerle dolu bahçe bir anda, sırf o gün, o saatte aynı makineden çıkmış kalitesiz kahveyi yudumlarken gözleriniz buluştu diye anlam kazanabiliyor? Ne var yani o sırtını dayadığı camdan uzaklaşıp karşıdaki banka oturduysa? Neden şimdi? Romantik bir bakışla bu, “şimdi olmalıydı.” anlamı taşıyabilir ve “şimdi olduysa sebebi vardır.” sonucu da çıkabilir; fakat romantizme dair inançlarım ev arkadaşımın “aşk, ayak oyunlarından ibarettir ve iyi dans eden kazanır.” dediği gün ölü doğdu. Oysa ben iyi derecede bachata bilirdim.
Bunun bir öykü olmasını bekliyordum. Eh, öykü yalnızca içsel çekişmelerden değil bir miktar aksiyondan da doğacağına göre, yıllarca tanışılmayan biriyle tanışmanın yollarını bulup kendi hikayeni yazmak gerek. Vita activa ve tembellik hakkını aynı anda savunan bir insan olarak daima hikaye yazarının baş kahraman olduğuna inandım. Masallar ve toplumsal cinsiyetle ilgili yazılmış bir seminer ödevim de vardı; fakat sanırım bu da ne idari yargıyla ne de konumuzla ilgili.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder