12 Ocak, 2016

Müşterek Dostum

Madem New York Halk Kütüphanesi görsellerini açmış, bize de kullanmak düşer. 

2016'ya girerken bir ajanda hediye edildi bana ve ben de her sene yaptığım gibi bu yıl da düzenli olarak günlük yazma kararı aldım. Fakat elbette başarısızlıkla başladım bu hedefe. Önce yurtta kalıyor olmayı bahane ederek -ne alakaysa- yazmayı aksattım, Samsun'a geldiğimde de bütünlemelere çalıştığım gerekçesiyle yazmıyorum. Sanırım asıl sebep yazmayı gerektirecek önemde olaylar yaşamıyor oluşum olabilir, ya da gündemki üzüntüler gibi şeyleri ileride hatırlamak istemiyor oluşum...

Biraz da sebep burası. Tamam, çok geçerli sebepler değil hiçbiri, farkındayım. Hele buraya da kırk yılda bir yazıyorken hiç de kabul edilebilir bir bahane olduğu söylenemez; fakat elimden geleni yapıyorum işte. Kendime sorumlu hissediyorum, kimseye değil de.

Az önce de laf arasında bahsettiğim gibi, Samsun'dayım ve evden dışarı çıkmıyorum.

 (Bu arada bahaneyle şu şarkıyı bir kez daha dinleyelim: Şunu)

Elbette bunun için de sayısız bahanem var. Öncelikle bugün dışarıda Bursa'nın çatı uçuran fırtınalarından vardı. Ya sen Samsun'sun ne fırtınası dedimse de bir türlü dinmedi. İkincisi bir haftadır ağır hastayım öksürmekten ciğerlerim dışarı çıkacak, annemler sigara içtiğimden şüphelense yeridir. (ANNE VALLA İÇMİYORUM YAA!) Ve üçüncüsü bütünlemelerim var. Evet saygıdeğer okur, çoğul halinde bütünlemeden bahsediyorum. Sayılarını iki diye tahmin etsem de, üç olmayacağının garantisini kim verebilir? Ben bu garantiyi annemlere veremiyorum en azından. Miskinlik ve ev rahatlığıyla da birleşince bütün bunlar, ekmek almak için dahi dışarı çıkmadım. Yarın YGS başvurusu için eski liseme uğramayı düşünüyordum -mezun olalı beri yalnızca bir kez gittim, çok hayırsızım- onun da internet üzerinden yapıldığını öğrendim. Pazar günü Ankara'ya gitmek üzere yola çıktığımda Samsun havasını teneffüs ederim sanırım.

YGS'ye Ankara Üniversitesi tişörtümle girip herkesi depresyonlara sokmayı planlıyorum. LYS'ye de ODTÜ tişörtüm ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi tişörtümle girerim. Moral bozukluğu yaratmamı istediğiniz özel bir lokasyon varsa istekleri alabilirim, ya da üniversite tişörtleriyle destek verecek olan gönüllüler varsa yorum bıraksın.

Bu postun esas amacı aslında görselle de bağlantılı olarak, tatil planlarımdı. Tatilde dünya edebiyatının tuğla taşlarından -ebatını bilen bilir- Müşterek Dostumuz'u okumayı planlıyorum. Bir de bizim Atakum'a güzel kafeler açılmış oralara gideriz dışarı çıktıkça. Pek bir planım yok açıkçası. Bu postu yazma motivasyonum tatil planlarımdan bahsetmekti, iyi ki buraya gelene kadar bir sürü laf kalabalığı yaptım da ortaya bir post çıktı. Tatil planlarımdan bir halt olacağı yokmuş.

Sanırım ateşim var; fakat annem uyuduğu ve evimizde termometre olmadığı için ölçemiyorum.Kullandığım ölçüt: ellerimin soğuk olması. Umarım domuz gribinden ölmeden, son bir kez daha Ankara'da yangın merdiveninde oturup Ankara'nın tek güzel halini izleyebilirim.

*Öhöhö*

Elveda... 

Ehm, yani görüşmek üzere.

Hiç yorum yok: