30 Aralık, 2024

Project Pan 2. Güncelleme

 Merhaba Sevgili Okur,

Bugün çok heyecanlıyım, çünkü 1. yıl bitiyor. 2. Project Pan 2. güncellemesinin zamanı geldi!

Aslında bu güncellemeyi postu yazdığım ilk tarihten 30 gün sonra yani 5 Ocak'ta paylaşmayı planlıyordum; fakat bugün sabah uyandığımda bu muhasebeyi yıl bitmeden yapmak ve yeni aya bu şekilde başlamak istediğimi düşünmüştüm. Ardından bugün project pan'i delen birkaç ürün satın aldım ve bir şeyler aldığımda sana da haber verme mecburiyetini kendime koyduğum için bugün bu güncellemeyi gerçekten yazmam gerektiğine ikna oldum. Öncelikle bu alışverişimin temelleri çook öncesine dayanıyor. Eylül-ekim aylarında muhtemelen aldığım kolonyaları almak istediğime karar vermiştim, fakat bir türlü fırsat olmadı, Antik kızlar zaman yaratamadı derken bugünlere kaldı. Dolayısıyla bu alışveriş de benim project panime (bi nevi ameliyatlı yerime) denk geldi. Olsun. Kolonya almayacağım derken ben bunları kastetmemiştim zaten. Vicdanım rahat. Kaldığımız yerden devam edeceğiz satın almamaya. Geçen çok fena şeyler alacaktım da neyse ki tuttum kendimi sevgili okur. Bak şaka yapmıyorum elim kaysa birkaç binlik olurduk haydi yine iyisin.

Öncelikle bu yazıda bazı eklenen kategorilerimiz de oldu. Zamanı gelince bahsedeceğim için önce şu hesabımızı görelim ve satın aldıklarıma bir bakalım. 

1. Bu ay satın aldıklarım


1. El ve vücut losyonu: Evet, ihtiyacım olan bir kategori değildi. Hatta project pan'imdeki uzun beyaz şişe de vücut losyonu. Bitirmeye çalışıyorum. Project pan haricinde büyük bir şişe Yves Rocher el ve vücut losyonum yine var evet. Ama bu inanılmaz indirimdeydi sevgili okur. Kullanılıyor yahu! Alıverdim işte ne var! 

2 ve 3. Mini kolonyalar: Bu seriler yeni çıktı ve çok merak ediyordum. Almalıydım. Gerekeni yaptım. Kullandığım bir ürün. Bunlar da biter sıkıntı etme. 

4. Sıvı Sabun: Bu project pan'i delmiyor aslında. Ama baya indirimdeydi o yüzden aldım. Yalan yok evde sabun vardı ama belli ki evde var olan başka şeyleri de alıyorum.... 


Bir tane de yukarıdaki el kreminden aldım çantamda taşımak için. Çünkü ya bazen evdeyken krem sürmeyi unutuyorum ve yolda sürüyorum ya da gün içinde ihtiyaç duyuyorum. Bir önceki postta da bahsetmiştim alacağımdan.


Oh be söyledim rahatladım! Dolayısıyla bir diğer kategoriye geçiyoruz.

2. Bitenler

Heyecanlı kategorilerden bir tanesi de bitenler. Ben de bu ay bitenler konusunda fena olmayan bir durumda olduğumu düşünüyorum. 


Aslında beklediğim bir manzara bitenler. Çünkü çok fazla kolonyaya sahip olmamın yanında çok fazla da kolonya kullanıyorum. Dışarıda insan her zaman elini yıkayamıyor. Ben de çantamda bu minik şişeleri taşımayı seviyorum. 3 adet Eyüp Sabri bitirdim. 2 adet ise Rebul bitirdim. Artık elimde Rebul kalmadı. Bir daha alacağımı da zannetmiyorum. Eyüp Sabri'den vazgeçmemek lazım. 

Ortadaki ise yüz nemlendiricisiydi. Biteceğini tahmin ediyordum zaten az kalmıştı. Dolayısıyla bitti. Yani beklediğim bir manzaraydı. 

Bir de aydınlatıcım bitti gibi ama onu ilgili başlıkta tekrar anlatacağım.

3. Bitmeyenler

a) Kalem vs.


Bitmeyenlerin en heyecan verici görseli. Zira güzel bir ilerleme kaydettim. Soldaki dudak kalemini 1 kez açtım. Şu anda da 1 kez daha açmam gerekiyor. Yani biraz kısaldı. Ben ruj, kalem, lip balm gibi bir ürünlerin boylarını bir deftere de işaretliyorum ama burada o kısmı paylaşmıyorum. 2 like'a paylaşabilirim. 

Ortadaki ruju da kullanıyorum ama çok hızlı ilerlemiyor açıkçası. Çünkü her gün sürmüyorum ve gün içinde tazelemiyorum. Dolayısıyla beklediğimden yavaş ilerliyor. 

Aydınlatıcı ise bitti! Yani gördüğünüz gibi yandan görünmüyor. Ama içinde azıcık daha kalmış gibi. Artık bu şekilde süremiyorum, paketi tenime değiyor. Uygun bir fırça ile kullanmaya çalışacağım. Sanmıyorum pek kaldığını ama sonraki postta sana haber veririm. Aslında bitti de denebilir. Bunun bir başka rengini almıştım onu kullanacağım bunu fırça ile kullanıp bitirdikten sonra. 

b) Sıvılar

Beni mutlu eden bir kategori çünkü kullanımın karşılığını net olarak ölçebiliyorum. Genel olarak proejct pan'daki ürünlerimi kullandığım için de bir ilerleme görebiliyorum. Ama bazı günler canım diğer parfümleri çekerse onları sıkıyorum. Baştan başlayalım.


Soldaki pembe body mist: Çok kullanmamışım ama bir azalma söz konusu. Bunu genelde okula giderken kullanıyorum. Aslında okula da gittim baya ama ben parfümü de diğer makyaj malzemelerinde olduğu gibi bol bol ve boca ederek kullanmıyorum. Parfüm banyosu yapmam yani. Bu yüzden sanırım pek bitmiyorlar... Neyse bereketli diyelim.

Bebek kolonyası: Yine saçlarıma sıkarak kullanıyorum ve kalanın yarısını kullanmışım yarısı kalmış. Demek ki bir ayda bu kadar sıkıyorum saçlarıma. Bu ay bitebilir. 

Kıyafet spreyi: 1 kez perdelere sıktım, oda kokusu gibi güzel kokuttu evi. Misafir gelirken filan da öyle sıkabilirim ama bu ay misafir pek gelmedi ya da benim aklıma gelmedi. Bilmiyorum sevgili okur üstüme gelme! 2-3 kere de kuruyan çamaşırlara birkaç fıs sıktım. Yani çok kullanmadım ama iyi azalmış. Demek ki çok bereketli bir şey değilmiş. Sıkıntı değil. Bir daha almayacağım.

Roll on: Herhalde ben bir roll-onu ortalama 4 ayda bitireceğim. Göreceğiz. 

Adidas parfüm: Bunu baya kullanmışım. Çok az kalmış. Bu ay kesin biter. Bir yere yatılı gidiyorsam filan da yanıma bu parfümü alıyorum yani gerçekten seviyorum. Dediğim gibi bir şişe daha var zaten. Bitsin. 

c) Aslında Pan'lemeye başladıklarım ama bir önceki posttan sonra başladıklarım....


Soldaki Johnson's Baby kolonya sevgili okur artık biliyorsun. Onu da evdeysem filan parfüm sıkmak istiyorsam sıkıyorum. Öyle kullanarak sevdim kokusunu kıyafetlerimin üzerinden filan. Ellerimde sevmiyormuşum. Yine de tekrar almam. 

Gül kolonyası (suyu değil, parfümlü kolonya) favorim değil ama tuvalete koydum, günde 4-5 fıs sıkarak kullanıyorumdur. Sıkınca seviyorum aslında ama pek aklıma gelmiyordu bu yüzden gözümün önüne koymak işe yaradı. Ben parfümlerde filan da gül seviyorum genel olarak. Bundan da bir tane daha var. İkisini bitirmek kolay olmayacak.

Soldaki vücut nemlendiricisi. Çok pahalıya aldım ve bana satıldı demiştim ya, kullanayım bitireyim bu project pan'den iyi fırsat bulamam dedim. Sanırım 4-5 kullanımda bu azalma olmuştur. 2 aya biter. 

4. Panlamaya Karar Verdiklerim

Bu kategori biraz karışık. 1 ve 3. nesneleri panlamaya başlamıştım ama işaretlememiştim. 2 ve 4'ü ise bu post öncesinde panlamaya karar verdim. Girdik bir işe kıyıda köşede ne kaldıysa elden geçirelim dedim.

İlk şey tırnak serumu gibi bir şey. O da gaflet anında bir kuaförde satıldı bana. 1 yıldır elimdedir. Arada bir sürüyordum ama 2 daldırış tüm parmaklara yettiği için az kullanıyorum. 2025 boyunca birlikte olsak şaşırmam. Ama bir süredir 1-2 günde bir kullanmaya çalışıyordum. projede olursa unutmam kullanırım diye koydum.

İkinci şey de bir bebek kolonyası ve Eyüp Sabri'nin sevmediğim tek ürünü. Pek kokusu olmayan bir kolonya olduğu için pek sevmiyorum ama çok hafif, sade, temiz bir koku. Aklıma gelirse kullanmak istiyorum.

3. ve 4. ürünlerse bir vücut peelingi ve itiraf ediyorum ben peelingleri çok gereksiz buluyorum! O zaman neden aldım? İlkini almadım. Kahverengi olan. Yves Rocher'den parfüm aldığımda bu da hediye edildi. Ben de "Ooo süper tam boy bir peeling." dedim. Ama ben o zamana dek peeling kullanmamış, gerek duymamış, ihtiyaç hissetmemiştim. Yine de peelingi görünce çok heyecanlandım. Fakat tahmin ettiğin gibi pek düzenli kullanmadım. 8-9 aydır elimdedir ve artık kullanıp bitirmek istiyorum. Bir süredir haftada bir filan kullanıyordum. Bu şekilde kullanırsam bir noktada biter sonuçta. Çok fazla da yok. 

İşin kötüsü onun yanındaki de peeling. O da yukarıdaki bana satılan nemlendiriciyle birlikte satılmıştı. Kahverengi bittikten sonra da ona geçip onu da kullanmak istiyorum. Çok işe yaradıklarını düşünmüyorum, bir daha ürün almayacağım bir kategori. Ama böyle durdukça bitmiyorlar. En azından az önce dediğim gibi pande peeling olduğunu hatırlarsam kullanmayı unutmam. 


Bu da az önce bitenlerde gösterdiğim nemlendiricinin yerine kullandığım ürün. Elimde başka bir yüz nemlendiricisi kalmıyor bu vesileyle. Bu beni birkaç ay götürür zaten. 

Son olarak: Hobiler

Bu ay bazı hobi harcamaları da yaptım ve dolayısıyla düzenli olarak sürdürmek de istiyorum. 



Bu iki ürünü bu ay yaptım. İlkini atölyede işledim ve böylece punch işlemeyi (yapmayı, artık ne deniyorsa) öğrendim. Alttakini ise ben kendim evde yaptım. Teeee ne zaman marketten punch kiti olarak almıştım ama kenarda duruyordu. Bu kategoride de punch iğnesi, ip gibi bazı alışverişler yaptığım için hakkını vermek, bir sonraki ay da birkaç ürün bitirmiş olmak istiyorum. 

Başlıklarım burada sona ererken eklemek istediğim ve bu aydan öğrendiğim bazı hususlar var. 

1. Ürünler kenarda durdukça sonsuza dek unutabilme yeteneğim var. Fakat kullandıkça verdiğim paranın hakkını almış hissediyorum. 

2. Pek çok seçenek arasında kararsız kalıyor ve zaman kaybediyorum. Kullanmadığım diğer ürünlerin de vicdan azabını çekiyorum. Fakat bir aydır pandaki ürünlere odaklanınca hem ne kullansam diye düşünmüyorum hem de odaklanınca azaldıklarını görüyorum.

3. Ruj ve lipbalm gibi makyaj malzemeleri çok uzun sürede bitiyor. Bu kategoriden çok fazla ürün elde tutmamak lazım. Ama en cazip kategori de burası. 

4. Minik Eyüp Sabrileri bayadır istiyordum ve bir istisna yaptım ama ürünleri azaltmanın yolu almamaktan geçiyor.

Bir kez bu projeye başladıktan sonra gerçekten evdeki kullanılmayan her ürün gözüme çarpıyor ve hepsini projeye almak istiyorum. Her kategorideki tüketimlerimi takip ediyorum. Örneğin bir yumuşatıcıyı yaklaşık 2 ayda kullandığımı fark ettim. Dolayısıyla benim bir sürü yumuşatıcı depolamama gerek yok. Yedekte bir tane tutmam yeterli. 

Bakliyatları dahi pek depoda bekletmek istemiyorum artık, yedek olarak bekleyen ürün kalabalığından sıkılmışlık konusunda aynı noktadayım. 

Ve gerçekten kendime söz verip bu kategorilerdeki satın alımlarımı blogda paylaşma kararı aldıktan sonra alışverişlerime dikkat eder oldum. 2025'i low buy ve underconsumption kafasında geçirmek istiyorum. No buy demediğimiz için Eyüp Sabri minik kolonya çıkarırsa yine alabilirim belki....

Sonuç olarak ben aralık ayından memnunum açıkçası. Süper ve mükemmel bir 2025 diliyorum!

Sevgiler,

D!

24 Aralık, 2024

Bitenler ve geri dönüşüme gidenler

 Merhaba Sevgili Okur!

Bugün güzel haberlerim var!



Şu fotoğrafta acemi bir şekilde beyazla işaretlediğim ve bu esnada fotoğrafın kalitesinin başına türlü dertler açtığım kolonya grubu bitti! Minik Eyüp Sabri'ler tümüyle doluydu ama Rebul'lar zaten 1/3 seviyelerindeydi ve 29 Ekim'den beri kullandım. Şeffaf ambalajlı Johnson's Baby'i body mist gibi sıkıyorum evde, dolayısıyla bir kullanım var. Uni Baby'i de dediğim gibi saçlarıma falan sıkarak kullanıyorum. O da yavaş da olsa kullanılıyor. İki tane gül suyundan biri tam dururken diğerini arada bir elime sıkıyorum. Onları bitirip şişelerine evdeki limon kolonyasından doldurma ve yanımda taşıma hedefim var biliyorsun ki. Seviyorum öyle yapmayı. Bunların yanında bir tane Eyüp Sabri bebek kolonyası buldum bu arada. Uni Baby şişesinin yarısı kadar onun içinde de vardır. Onu da kullanmayı çok sevmesem de aklımda bir yerlerde ona da kullanım alanı oluşturmak var. Yani yeni yeni kolonyalar almadıkça mevcut olanlar zaten kullanılıyor ve bir şekilde bitiyor. Önemli olan satın alımlarımı düşük tutmak. Ki bunu da bir süredir başarıyorum gibi. Mesela bahsettiğim Eyüp Sabri bebek kolonyasını internetten almıştım, koklamadan. Bebek kolonyası ne kadar kötü olabilir ki diye düşünmüştüm. Evet kötü değil tamam ama istediğim gibi olmayınca kullanmaya elim gitmiyor. Evde dolapları bekliyor sonuç olarak. Bu kör alımlarımı bitirmek lazım. Sonuçta benim günlük ihtiyaçlarım içinde pek çok üründe favorilerim var artık. Onlardan sıkılmış da değilim. Bunlar elimde olduğu için onlardan alamıyorum hatta. Çok macera aramamak lazım yani. 

Fakat sonuç olarak, diğer ürünlerde de bazı azalmalar ve bitişler yaşıyoruz. Ocak başı tümünü toplu olarak tekrar anlatacağım. Sana da tekrar tekrar birkaç baskı oluyor umarım canın sıkılmıyordur sevgili okur.

Görüşmek dileğiyle,



23 Aralık, 2024

Almadıklarım

 Merhaba sevgili okur,

Yaklaşık 1 aydır filan satın alımlarıma dikkat ettiğimi düşünürsek, low buy konusunda fena gitmediğimi söyleyebilirim. Kasım ayı sürekli indirimlerle geçti biliyorsun ki, önce 11.11 denen indirimler, ardından black friday derken her şeyin dip fiyat olduğu iddialarını dinledik. Yetmedi geçende de en uzun gece indirimleri diye bir şey çıkmış. Her coğrafi durum ya da hava olayına indirim atanacaksa bizim gerçekten işimiz var ve baş etmemiz pek mümkün olmayacak. Fakat tahmin edersin ki ilk anda gözlerim bu denli açık değildi. Çok alakasız bi şekilde mac'ten bir ruj bir de dudak kalemi beğendim. Fiyatlardan çok haberdar değilim ama süslü sözlükte söylendiğine göre indirimliydi gerçekten. Şöyle iyi bir rujum olsun kullanayım hazır indirim varken diye düşündüm ama sonra elimdekileri bitirmeye çalışıp ona bir süre geçemeyeceğimi fark ettim. Yani ne zaman kim bilir kendime yeni bir dudak ürünü alma izni vereceğim belli değil. Almamak zordu ama zaten bitirmeye çalıştığım dudak ürünlerim varken almak mantıklı gelmedi. Bir de hangi rengi alsam diye bakınırken "Acaba hangisi benim elimdekilere yakındır" diye düşünürken buldum kendime. Bir tane daha bende olan renkten almamın alemi olmadığı için de almadım sonuç olarak. Elimdekileri bitirip yeni bir şey alacağım zaman belki düşünebilirim. O zamana dek erteledim.

Şimdide kadar almadıklarım sıralı liste:

1. far paleti

2. Vücut losyonu

3. Dudak kalemi

4. Ruj

Valla iyi gidiyor he. Bu arada kozmetik, makyaj kategorisinden hiçbir şey de almadım henüz. Çok iyi ilerliyoruz.

17 Aralık, 2024

5.2 yıllık far paleti koleksiyonum

 


Merhaba Sevgili Okur,

Makyaj malzemeleri, bakım kremleri, temizlik malzemeleri, hatta buzdolabında yer tutan her şeye karşı açtığım savaşta günler geçmeye ve ben bulunduğum yeri sağlamlaştırmaya devam ediyorum. Öncelikle, bu sefer de bir palet ve kullanım algoritmasına denk gelerek elimdeki farların ne zaman tükeneceğine dair bir hesaplama yaptım. Cebeci çukurundan derin şu gözünü sevdiğim internette birileri bunu hesaplamak için excelde bazı formüller üretmiş. Dedim tamam ben de bakacağım. Sonuç fecaat sevgili okur. Sana bir önceki postta bahsetmiştim ya bir far paletinde gözüm var almayı düşünüyorum diye, onu da alsam 6 yıllık far paletim olacak. Şimdi zaten 5.2 yıl boyunca haftada 5 gün iki renkle far sürsem yetecek kadar malzemem var. İki tane göz kapağım var onun da yüzey alanı belli, bu kadar toz ürünü ne yapacağımı bilmiyorum. Üstelik bununla bittiğini sanıyorsan yanılıyorsun sevgili okur. Mesela benim dediğim Revolution Pastel Renkli far paletini tek başına da kullanamıyorum (paletin adı bu değildi de unuttum. renkli farlardan oluşan bir palet.) O rengi veriyor ama bir de ten rengi bir fara ihtiyacım oluyor. Yani bence benimkiler bana 7-8 yıl yeter. Sonuç olarak o almayı düşündüğüm paleti almaktan ŞİMDİLİK vazgeçtim. İleride yaşanacak muhtelif zayıf anlardaki duruma bakacağız.

Bir tane el kremine ihtiyacım var ama. Eyüp Sabri'den filan almayı düşünüyorum. Çantamda durmasını istiyorum ama bende Yves Rocher'nin 400 ml'lik kocaman bir kremi ve bir de kavanoz bir krem var. Onları çantamda gezdiremiyorum. Ufak bir krem almayı planlıyorum. Ama mesela yine 350 ml'lik bir kreme göz dikmiştim, onu almam muhtemelen. En azından kavanoz olan biterse (yarısından azı duruyor onun.) ondan sonra almaya karar verdim. Çünkü bir tane banyoda bir tane yatak odasında durmasını istiyorum kremin. İkisi de lazım oluyor. 

Almaktan vazgeçtiğim başka bir şey de kolonya. Dalin orman esintisini çok özledim ama yine elimdekiler biraz azalsın diye bekliyorum. Ve ürün kullanımlarımda da güzel ilerleme kaydediyorum. Örneğin Johnson's Baby'nin bir kolonyasını küçük sprey şişeye boşaltmıştım ya, onu pek kullanmıyordum. Artık kullanmaya çalışıyorum. Hatta baktım ben bunu kullanıyorum, işaretledim onu da. İlerlemelerimi paylaşmak için heyecanlıyım. Şu Yumoş'un ütü yaptığını iddia eden suyu biraz canımı sıkıyor zorla kullanıyorum gibi oluyor, ama bir daha almayacağım için kullanıp bitirmekten zarar gelmez napalım. Öyle hemen influence olup almasaydım. Aslında hakkımı da yemeyeyim hemen influence oldum denemez. Ne influencerlarda gördüm de almadım ama arkadaş önerince vardır bir bildiği dedim. Herkese hitap etmiyor olabilir sadece. 

Öyle yani ama genel olarak iyi gidiyoruz. Low buy gibi bir yıla giriş yapmak istiyorum. Kafamda bu fikri olgunlaştırmaya çalışıyorum ve aslında senin de şahit olduğun şekilde bir süredir ufaktan da deniyorum. Ama hala kendime çok da güvenemiyorum. Birlikte izleyip göreceğiz. 

Birkaç kolonya bitirdim. Ama bitirdiğim ürünleri de toplu göstermek üzere biriktiriyorum. Ayrıca bir önceki postta yazmadığım ama benim kendi kendime project pan'e eklediğim başka ürünler de oldu. Ama hiç merak etme hepsinin ilerlemesini kaydediyor, envanterini tutuyorum.Sanırım ocak ayının başlarında genel güncellemeyi yapacağım. Ama ara ara seni de haberdar ederim zira en çok ben merak ediyorum nasıl gittiğimi.

Sevgiler,
Didem

08 Aralık, 2024

2025 Project Pan

 Merhaba Sevgili Okur,

Project Pan'e başlıyoruz. Tekrar. Yeniden. 

Ara ara bu bloga gelip project pane başladığımı söylememden sıkılmış olabilirsin. Ama bir dinle. 

Geçende dediğim project pane başlıyoruz postundan sonra bu konuyu araştırmaya başladım. Ciddi ciddi. Yani nasıl oluyormuş bu işler, nasıl yapıyormuş başkaları bir baktım. Gördüm ki kendilerini motive etmek ve daha önemlisi bir ürünü ne kadar sürede bitirdiklerini görmek için işaretleme yapıyorlarmış. Ben geçen sefer işaretleme yapmamıştım. Bu yüzden bu sefer kuralına uygun başlayalım diyorum. 

Birkaç kategoriden birkaç ürün seçtim. Makyaj masamın biraz rahatlamasını istiyorum ve bu ürünleri bitirmek istiyorum. Profesyonel project panciler aslında project pan 2025 gibi bir şeyler yapıyor ama ben seçtiğim ürünleri 2-3 ayda bitiririm gibi geliyor. Ama şöyle yapabilirim, ki bunu da profesyonel project panciler yapıyor, bittikçe yeni ürünler ekleyebilirim ve 2025 boyunca project pande kalabiliriz. 

Ben biraz bu konuyu post yazmak için de bahane olarak görüyorum sevgili okur, aslında benim bir yıl boyunca böyle bir tüketim takibi yapmamı gerektirecek bir ürünüm yok bence (umarım yoktur yani ama yolda bir şeyler belli olacak...). Ama daha önce de söylediğim gibi bence eğlenceli yani ondan ne zararı olur yapsam. 

Bu süreçte bu ve benzeri kategorilerden satın aldığım yeni ürünleri de paylaşacağım böylece alışverişlerimi de izleyeceğiz. Elimde ürün olan kategorilerden alışveriş yapmak istemiyorum elbette. 

Öncelikle 2 adet lip balmım var ki kendileri bir önceki postta bahsettiğim Yves Rocher lip balmlar. Kırmızı dediğim gibi çantamda taşıyıp sık sık tazelediğim için daha çok azalmış. Vanilyalı olansa sabah makyaj yaparken sürdüğüm lip balm. Onu unutuyorum bazen sürmeyi zaten. Aşağıdaki görselin en solunda yer alan rujsa yıllardır ama abartmıyorum yıllardır benimle birlikte olan bir ruj. Azıcık kaldı kalmasına ama has project panciler bu gibi ürünlerin dibinde kalanları da fırçayla falan kullanıyorlar ve çok fazla çıktığını da söylüyorlar. Ben de o şekilde dibine kadar kullanmak istiyorum üçünü de. Bakalım ne zaman bitecekler göreceğiz. 

Aşağıdaki görselde en soldaki bir dudak kalemi. Bunu da uzun zaman önce almıştım ve bir ara ruj olarak onu kullanıyordum. Bir ara sürekli onu kullanırdım hatta. Bence çok kalıcı oluyor. Seviyorum yani aslında ama sonra bu kalemi unuttum ben. Taşınırken tekrar buldum. Tekrar kullanmak istiyorum. Seviyordum çünkü. 

Onun yanındaki de bir ruj, o görünen kısım kadar kaldı. Asansörlü bir ruj ve altına kadar gidiyor mu bilmiyorum. Göreceğiz.

Sağındaki de aynı asansörlü mantıkta olan bir aydınlatıcı. O da baya az kaldı. Genelde her makyajda kullanıyorum. Çok faydası var mı, makyaja bir katkısı var mı ondan emin değilim ama ben kullanmaktan hoşlanıyorum.



Geldik dananın kuyruğunun koptuğu yere: sıvılar. 

Soldan sağa doğru 1, 2, 3 gibi harf verdiğimi düşünerek oku sevgili okur. Hepsinin tek tek çekmeye uğraşamadım fotoğrafları. Profesyonel bir project panci olmama biraz zaman var ama belki bu yıl o da olur. 

1. Nemlendirici: Çok az kaldı zaten, çabuk bitsin de motivasyon olsun diye ekledim. Zaten dibindeki tamamen bitmiyor ambalajdan dolayı. O yüzden birkaç kullanımı kalmıştır diye düşünüyorum.

2. Body mist: Bir önceki postta yarısı falan var demişim. Şu an 1/3'i filan kalmıştır muhtemelen. Sık sık kullanıyorum ama dediğim gibi bitsin diye de boca etmiyorum. Normalde ne kadar kullanıyorsam o kadar kullanmaya devam ediyorum. Yani ilerleme var ve kullanıyorum ama henüz bitmesi için iki ay falan var muhtemelen. 

3. Bebek kolonyası: Bunu da kullanıyorum çok kalmadı ama sadece saçıma sıktığım için çok ilerlemesi pek hızlı değil. Göreceğiz ne kadar sürecek. Kokusuna pek bayılmıyorum. 

4.Giysi Sepreyi: Malesef ki şu ürünün aşırı popüler olduğu zamanda arkadaşımın da süper kesin al demesi nedeniyle aldım. Pek sevmedim. Gereksiz geldiği için kullanmıyorum. Yani az kirli kıyafete sıkılması gerekiyor. Ütü etkisi olduğunu iddia ediyor. Bence yoktur tam denemedim ama, bir şekilde bitirmek ve hayatımdan çıkarmak istiyorum. Tüllere perdelere falan sıkarak bitiririm belki, umarım...

5. Roll-on: Bunu normal kullanıyorum aslında ama bir roll-onun bitmesinin ne kadar sürdüğünü aşağı yukarı görmek istediğim ve merak ettiğim için ilerlemesini takip etmek istiyorum. 

6. Parfüm: Söylediğim gibi güzel ve severek kullandığım bir parfüm. Sık sık ya bunu ya body-mist'i kullanıyorum. Biter ya bir iki aya.

7. Kolonya: Güzel. Bilgisayar çantamda taşıyorum. Ama çok parfümsü bir koku. Benim kolonya anlayışıma çok uymuyor. Bundan, bunun civarında ürünün kaldığı bir tane daha kolonya var. İkisini de bitirip hayatımdan çıkarmak ve tekrar sokmamak istiyorum. Gereksiz pahalı zaten. Ben tabi daha uyguna aldım ama yine de pahalıydı. 

En güzel kolonya Eyüp Sabri Limon kolonyasıdır. 

En güzel lip balm hametandır. 

Bunun haricinde çok macera aramaya gerek yok. 




Sonuç olarak sevgili okur, bu ürünleri ne kadar sürede, ne zaman bitirdiğimi birlikte göreceğiz. Ayrıca biten ürünlerin yenilerini yenilerini ekleyeceğiz. Belki üç aşağı beş yukarı bir yılda hangi üründen ne kadar kullanıyorum gibi bir bilgi üretmiş olurum kendim için. Ayrıca dediğim gibi pek ürün almak istemiyorum her şeyim fazla fazla var, azalsınlar istiyorum. Bir de denemek için bir şey alınca sevmeme ihtimalim yüksek oluyor malesef ki. Sonra onu bitirmek zul oluyor filan. Boşuna makyaj aynasının önünde durup duruyor. Sıkıldım ayol kalabalıktan!

Demişken, bir tane far paleti var göz koyduğum ve alma ihtimalim var da almam umarım. 

Sevgiler,

Didem 

26 Kasım, 2024

Bitenler ve Çöpe Gidenler

 


Merhaba Sevgili okur,

Bitenler postuyla geldim bugün. 

Bu giriş, genelde youtube'daki bitenler videosunda izlediklerimle aynı girişti. 10 yıl sonra bunun post hallerine giriş yapacağımı çok tahmin etmezdim, ama keyifli oluyor gibi.

Öncelikle taşınma işlerini hale yola koyduk ve project pande yer alan ürünlerin yanında yer almayan ama bitirdiğim tüm ürünleri eklemek istedim. Aktivite filan oluyor işte, başka bir sebebi yok. 

Öncelikle project pande yer alan ve zaten az kalmış olan iki kremi bitirdim. Biri yüz kremiydi (sarı kapaklı olan), diğeri ise el ve vücut için kullandığım Arko kremdi. Onu ŞOK'ta kasa arkası indiriminden almıştım mesela, ama evde aslında krem vardı. Yani ucuz diye bir şey almamak lazım, sonra dert oluyor... Neyse krem kullanılıyor bitti sonuç olarak da. 

Gül suyunu temsili olarak koydum, bu şişeyi birkaç kez bitirip doldurmuştum ama artık geri dönüşüme gönderiyorum. Çünkü büyük bidondan küçük şişelere aktarırken bunu ara bir araç olarak kullanıyordum ama vazgeçtim, büyük şişeden küçük şişeye direkt aktarım yapacağım. 

Bunların yanında 3 tane minik Eyüp Sabri kolonyası bitirdim ama onları bitirdiğim yerde çöpe filan attığım için burada yer almıyor. Zaten çok zor olmuyor onları bitirmek. 2 tane daha var. Sonraki bitenlere atmazsam eklerim.

Deodorant bitirdim. Evet. 21. yüzyılda.... Ama kokusu çok güzeldi diye almıştım ve bu bitince roll on versiyonunu aldım. Tamam vurma sevgili okur deodorant kullanmamalıyız...

Bir de oda kokusu bitirdim. Yani çok kulladığım bir şey değil, misafir gelecekse filan tuvalet banyoda kullanıyorum. Uzun zaman gidiyor bu yüzden. Bunun kokusu çok bayıldığım bir şey değildi normal derecedeydi işte. Bu henüz bitmeden Eyüp Sabri'nin ananaslı kokusunu ev spreyi olarak almıştım. Artık bir tek o var. Uzun zaman da gider muhtemelen.

Öyle yani, fena gitmiyoruz project panda diye düşünüyorum. Bitirmek için ziyan ederek kullanmak istemiyorum ürünleri, bu yüzden bitmemiş olsalar da emin adımlarla kullanmaya devam ediyorum. Bir sonraki postta görüşmek üzere sevgili okur.

11 Kasım, 2024

Update

 Merhaba Sevgili okur,

Project pan konusunda bir güncelleme paylaşmak isterim. Geçen postta bahsettiğim 1 adet minik Eyüp Sabri kolonyam dışında hiçbir ürünüm bitmedi. Aslında biterse bitenler postu atacağım mutlaka. Ama mutfakta da project pane başladığımı söylemek isterim. Öncelikle buzluğumdaki ürünleri kullanmaya çalışıyorum, ardından bitirdiğim ve muadili olan ürünleri almamaya çalışıyorum. Geçen baktım bir sürü kabartma tozu ve kakao almışım. Yılda 2-3 kere filan kek yapıyorumdur 1 kere poğaça yapıyorumdur. Bunlar yine iyi sayılır. Neden yani doldurdun evi bunlarla.

Dolmalık fıstık keza öyle, her gidişimde iç pilav yaparım diye almışım. İnsaf yani iç pilav kaç kere yapılır ki her zaman yenecek bir şey değil. Unutup almışım resmen. Stok takip sistemi gibi bir şey kurup evde ne var ne yok hakim olsam iyi olur. Ama nasıl olacak ki bu da imkansız. Herhalde en iyisi alışveriş listesi yapmak ve dışına asla çıkmamak. 

Kılık kıyafet kategorisinde de vazgeçmem ve artık giymediğimi kabul etmem gerekenler var. Ama bir türlü uzaklaşamıyorum onlardan. Sanki bir zaman lazım olur gibi geliyor...

Neyse ya öyle işte. Pek de söyleyecek bir şeyim yokmuş. Devam ama yani, parfümdür kolonyadır kullanmaya çalışıyorum. Nemlendiricim ve kremim de az kaldı gibi. Taşınmaya da az kaldı bu arada, bu haftasonu bir güncelleme daha paylaşırım. 

Sevgiler,

29 Ekim, 2024

Project Pan'e Başlıyoruz.



Bıktım artık eşya kalabalığından!

Neden oldu, nasıl oldu pek de anlamadım. Ama elimde bir sürü kolonya, rimel, eyeliner, lip balm, parfüm, krem ve saç ürünü toplanmış olarak buldum. Eskiden youtube'da izlerdim project pan videoları, yakın zamanda aklıma onlar geldi. Bir yenisine de kendim başlamaya karar verdim. Bu vesileyle elimde gereğinden fazla olduğunu düşündüğüm ürünlerimi bir araya topladım, ne var ne yok bir muhasebesini çıkardım. Ve sayılarını düşürmeye çalışacağım. Bunlar bitmeden de bu kategorilerden yeni bir ürün almayacağım. 

Öğrencilikten çıktıktan, enflasyon da çığrından çıktıktan sonra tüketim alışkanlıklarım değişmeye başladı. Yani öğrenciyken ve yurtta kalırken (1. çok fazla taşınırken, 2. çok daha sınırlı ve temel ihtiyaçlara vakfetmem gereken bir miktarla geçinirken) çok fazla eşya stoklamazdım. Fakat evde yaşamaya başladıktan, pek çok ürünün iaşesinden ortak veya tekil sorumluluk taşırken pek çok kategoride pek çok ürünü yedekte tutmaya başladım. Bunlar nohut, rimel, çamaşır yumuşatıcısı, şampuan, çöp poşeti gibi sürekli kullandığım, sürekli tükenen, fiyatları daima artan pek çok yelpazeden çeşitli ürünlerdi. Şehriye mi bitti, hemen gider yenisini alırdım yedekte tutmasa bile. Oysa ki evde ona ikame olabilecek erişte gibi muadilleri de kullanabileceğimi şimdilerde keşfettim. 

Taşınacak olmamın da bu psikolojide etkisi olduğunu düşünüyorum. Pek çok eşyadan kurtulmak isteği oluşuyor bu dönemde. Şimdi düşündüğümde, bir yıl önce bir önceki evimden taşınırken pek çok eşyayı elden çıkardım, onların neler olduğunu bile tam olarak hatırlamıyorum. Ama pek çoğu uzun zamandır benimle olan eşyalardı. Yani aslında hiç gereği olmayan ama buna rağmen evimde kira vermeden yaşayan pek çok malzeme... Sanıyorum son kertede 18 Kasım'da taşınacağım bu evden ve taşınmadan önce bu eşyalardan bazılarını bitirmek istiyorum. Hatta mümkünse çamaşır deterjanımı filan da bitirmek istiyorum ama o işler biraz zor gibi, bu "project pan"e katmıyorum. Yani önümde belirli bir zaman var, bu süreçteki ilerlememi 18 Kasım sonrasında ya birkaç gün öncesinde filan kaydedebilirim diye düşünüyorum.

1. Kolonyalar

Öncelikle kolonyaya bayılıyorum. Ve elimde bu fotoğrafa koymadığım çünkü project pan yapmadığım, bittikçe evimde mutlaka olmasını istediğim 2 kolonya daha var. Litrelik limon kolonyası ilki, yıllardır değişmeyen ve sanırım yakın zamanda da değişmeyecek olan bir alışkanlığım. Bunun yanında farklı bir koku ve seçenek olmasından da hoşlanıyorum, Japon Kiraz Çiçeği almıştım Eyüp Sabri'den. Bu ikisini küçük sprey şişelere doldurup yanımda taşımaktan da keyif alıyorum. Zaten düzenli olarak bitiriyor ve şişemi dolduruyorum. Fakat bir süre bu refill olaylarındansa elimde bulunan aşağıdaki görseldekileri tüketmek istiyorum. Ardından yine refillerimi taşıma yoluna gideceğim.


2 tane Atelier Rebul kolonyam var. Biri Pear and Peony ve diğeri Pure White. İki kokuyu da beğeniyorum, tasarımlarını çok şık buluyorum (zaten temel olarak bunun için almıştım). Çok kalıcı olmasalar da parfüm olarak bile kullanılabileceklerini düşünüyorum. Bundan dolayı da aslında tam olarak kolonya beklentime uymuyor. O yüzden bitiremedim sanırım, zira eylül 2023'te almıştım, yani 1 yılı biraz geçmiş. Ama çok kötü durumda değiliz, pure white'ın 1/5'i duruyor, pear and peony'nin de sanırım 2/5'i filan var. Aslında çok kalmadı. Pure White'ı çantamda taşıyarak, pear and peony'i makyaj masamda tutup saçlarıma filan sıkarak bitirmeye çalışıyorum. 

2 tane gül suyum var. Parfümlü gül suyu. Yine burada yer almayan parfümsüz, %100 doğal gül sularım da var çünkü o yüzden birbirinden ayırmak lazım. Onlar da yine Eyüp Sabri'nin limon kolonyası gibi bitirme niyetinde olmadığım, daima evimde bulunmasını istediğim bir şey. Ben sprey şişeye koyup gidip geldikçe yüzüme sıkıyorum, hem rahatlatıyor hem de cildime nemlendirme sağladığını düşünüyorum. Kokusu da beni rahatsız etmiyor. Bazı insanlar %100 gül suyunun kokusunu pek sevmiyor çünkü.. Ama ben seviyorum ve bu yüzden parfümlü gül suyunu çok tercih etmiyorum; fakat annem bu yıl gittiği Isparta'dan getirmişti. Kullanıp bitirmek ve şişelerini kendi kolonyalarımla doldurmak için tutmak istiyorum. Çantada taşımak için çok ideal. 

4 tane Eyüp Sabri'nin minik kolonyalarından var. Başlarda bunları alıp kullanmaya kıyamıyordum. Koku keşfetmek için mantıklı, fakat çantada taşımak amacıyla almak için mantıksız. Zira çok çabuk bitiyor. Ben bir tanesini 3-4 günde bitiriyorum ve çok pahalıya geliyor bu şekilde. Bu yüzden kullanışlı bulmadığıma karar verdim, yeniden doldurulabilir olmadığı için de kullanıp bitirmek ve kalabalığından kurtulmak istiyorum. 

Uni Baby çiçeksi ferahlık da bitirmek istediğim kolonyalardan. Onu da saçlarıma sıkarak kullanıyorum, çünkü kokusuna çok bayılmıyorum, aynı zamanda saçlarıma da bir şeyler sıkmayı seviyorum, fark etmişsindir sevgili okur. Böyle böyle biter diye düşünüyorum. Uni baby'nin bebeksi dokunuş isimli kokusunu ise çok seviyorum, onu da yakın zamanda bitirdim, fotoğrafa girmedi. Bu da yarıdan az kalmıştır, ama bütük bir şişe olduğu için kolay tükenmiyor.

Şeffaf şişedeki kolonya ise Johnsons Baby'nin morning dew isimli kokusu. Online alışveriş ile aldığım ve pek beğenmediğim bir koku. İstediğim bebek kolonyası kokusunda değil. Bebek kolonyası dediğin dalin klasik ya da uni baby bebeksi dokunuştur. Şaşmamak gerek bunlardan. Bir de buraya eklemeyi fotoğrafı çekerken unuttuğum (çünkü nedense mutfakta duruyor) bir tane var. Eyüp Sabri'nin bebek kolonyası. Çook hafif, seyrek bir koku. Yapı olarak da çok su gibi, kokusu da yok gibi. Pek kullanamıyorum açıkçası, bayadır duruyor o da. Bunlardan birileri eksilirse onu da listeye ekleyeceğim.

Kolonya kategorimiz bu şekildeydi. Bu ürünleri bitirdikten sonra tekrar uni baby bebeksi dokunuş ve dalin klasik kolonyayı alabilirim. Ama sayıyı çok artırmamaya çalışacağım. Sırada rimel kategorimiz var.

2. Maskara

Çok fazla rimelim var. Kontrolden çıkmışım adeta. O kadar çok makyaj da yapmıyorum üstelik. Lisanstayken her gün makyaj yapardım. Ama makyajdan kastım da sadece eyeliner ve rimeldi zaten. Bir tane maskara olurdu bitince ya da bitmesine yakın indirimden yenisini alırdım. Bu kadar çok yedekli tutmama ise kesinlikle gerek yok. Ayrıca hayatımda ilk defa yanlış bir ürün almışım: fotoğrafta ilk sırada yer alan kahverengi Maybelline maskara. Kahverengi maskara alma amacım asla yoktu. Almışken kullanıyorum ama bazen siyah sürmek isteyince de onun yanındaki siyah L'oreal Telescopic maskarayı kullanıyorum. İkisi açık, diğerlerini açmadım. Yani 4 tane yedekte maskaram var ki her gün makyaj yapmadığım için bir tane maskarayı bitirmem bile aylarımı alıyor. Şu an iki tane açık olduğunu düşünürsek ne zaman tamamını bitireceğim bilemiyorum. Abartmışım cidden. Evde kaç tane olduğunu bilmeden yedeklemekten olmuş. L'oreal Telescopic de hediye gelmişti. 


3. Eyeliner

Yine maskara ile benzer bir kategori ve çılgınlık da eyelinerda yaşanmış. Öncelikle tekrarlamak isterim ki her gün makyaj yapmıyorum. Haftada 3 gün filan yapıyorumdur. Onda da biraz kapatıcı ve far ile maskara kullanıyorum. Gördünüz mü, günlük makyaj rutinimde çılgın lisans yıllarımın aksine eyeliner yok. O zamanlar her gün eyeliner çekerdim ve bu sayede gerçekten güzel eyeliner çekmeyi öğrendiğime inanıyorum. Practice makes perfect. Fakat artık yapmıyorum. Sıkıldım. Uğraşmak istemiyorum. Temizlemekle de uğraşmak istemiyorum. Sonuç olarak ayda 2-3 kere filan eyeliner çekiyorumdur. Bu da bana bir eyelinerın yine aylarca yetmesi demek oluyor. Bu kadar eyeliner nasıl bitecek bir fikrim yok. Ama yine şu en baştaki L'oreali kullanmaya başladım, bir önceki bitmişti. Yani yedekte 3 tane kalmış oldu. Bakalım hayırlısı.


4. Lip Balm

Bir diğer kategorim lip balm. Pek kullanmadığım ama fazla fazla sahip olduğum bir ürün. Bu yüzden project pane koydum ve zaten kullanmaya çalışıyordum bir süredir. Başta ve sonraki roll şeklindekiler (bu mu adı bilmiyorum valla) Yves Rocher'nin, ilki kırmızı meyveler kokuyor ve çokkkk hafif renk veriyor. Seviyorum bu yüzden. Sondaki ise doğum günümde hediye gelmişti, vanilya kokuyor ve onu da çok seviyorum. Kırmızıyı günlük çantamda taşıyor ve aklıma geldikçe sürüyorum. Beyazı ise sabahları makyaj yaparken ruj niyetine ya da rujun altına sürüyorum. Böylece ikisini de her gün kullanıyorum diyebilirim. En az kullandıklarım Frudia olanlar. Onun da kırmızı kapaklı olanını artık çalışma masamda tutuyorum ve aklıma geldikçe, dudağımdan kuruduğunu hissettikçe sürmeye çalışıyorum. Gece uyumadan önce ise yeşil kapaklı olanı kullanıyorum. Mor olan kenarda bekliyor ama bir ara değiştirip onu da kullanabilirim dönem dönem. Yani ben pek lip balm eksikliği hissetmiyorum, hametan benim için ennn güzel lip balm. Bu yüzden olmasa da olur bir ürün benim için. Bitse tekrar almayabilirim.


5. Çeşitli Nemlendiriciler

Nemlendirici. Yves Rocher, yine odğum günü hediyesiydi, 31 Ocak 2024 hediyemdi ve hala hiç açmadım. Çünkü sıra gelmedi. Şu sıralar aktif olarak Arko Nem'i bitirmeye çalışıyorum, 1/5'i duruyordur. Çok azaldığını söyleyebilirim. Elime, koluma her yere kullanıyorum bitsin diye. Bir de şu aralar havalar çok kuru gidiyor, ihtiyaç da duyuyorum. Himalaya olanın kokusunu seviyorum ve yapısı daha kalın, daha iyi nemlendiriyor. Onu da kullanmaya çalışıyorum. 

2 tane sarı kapak olan L'oreal'in yüz kremi, çok düzenli kullanmıyorum ve alırken 2 tane almıştım (neden yani?? Bitsin yenisini al hayret bir şey.) Bu yüzden bir tanesi bitmeye yakın ama diğeri tamamen dolu. Öncelikle az olanı bitirmeye çalışıyorum. Beyaz kapaklı olan Frudia'nın bir kremi. Pek kullanamadım, aslında hoş bir ambalajı olduğu için almıştım. Pek anlamadım seviyor muyum, o kadar deneyimleyemedim bile yani. En sağdaki ise bana satıldı, bu yüzden pek kullanamadım ama kullanmalıyım. Çok para verdim ona. :(


6. Parfüm

Bence parfümün ideali 2 tane olmasıdır. Değiştire değiştire kullanır ve sıkılmazsın ve fazla fazla da yeter. Ama benim 4 parfümüm, 1 vücut spreyim var. NEDEN??

Yine yedekleme hastalığımın sonucu olarak soldaki Adidası alırken 2 tane almıştım. Ama çok seviyorum ve gerçekten piyasada pek bulunmuyor. Ben alırken online bile zor bulmuştum. Ondan 2 tane aldım. Severek kullanıyorum. 

Onun yanındaki Yves Rocher ve çok hafif bir koku. Çok severek kullanıyorum. Pembenin sağındaki de Yves Rocher ve çok seviyorum onu da. İkisini birlikte almıştım. İkisini de çok sevsem de aynı anda iki adet parfüm almaya gerek var mı bilmiyorum. En sağdaki 31 Ocak 2023 hediyemdi ve kokusunu hala çok seviyorum, fakat artık bitse iyi olur baya uzun zaman oldu çünkü. Ortadaki pembe ise body mist. Güzel kokuyor ama sıra gelmiyor. Kullanıp bitirmek istiyorum. Önceliğim adidas, body mist ve zara olanda. Zaten hepsi de az kaldı görüyorsunuz. Body mist de yarıdan daha az.


7. Saç Bakım

Saç bakım derken ben pek saç bakmıyorum ama bir sürü ürünüm var yine.

Beyaz Urban Care'i bu fotoğrafları çektikten sonra kullanmak istedim ama formülü bozulmuştu, çöpe gitti. Diğer üç ürün kalmış oldu elimde. Güdük ve tombik olan jöle, saçlarımı perma yaptırdığımda almış ve o zaman kullanmıştım, ama artık o kadar kıvırcık değil saçlarım ve gerek kalmadı şekil vermeme. Ortadaki yeşil çok güzel yumuşatıyor ve güzel kokuyor ama çokkk az kullanmak bile yettiği için çokkkk uzun süre yetecek bir ürün ve çokkk uzun süredir benimle olmasına rağmen içinde hala çokkkk fazla var. 

Yeşilin sağındaki daha orta boylu ve ince Yves Rocher ise yukarıdaki parfümlerin yanında hediye olarak gelmişti. Böylece zaten ihtiyacım olmayan saç ürünlerine yenisi eklenmiş oldu. Pek saç şekillendirmediğim için ihtiyacım olmuyor. Yves Rocher ısı korumalı galiba ama saçımı makineyle kurutmuyorum bile, kendi koruyor. Sırf kullanmak için açıkçası duştan sonra biraz sürüyorum yeşillerden birini. Saç ürünü hayatımda bir tane olmasını isterim. Bazen canım sürmek istiyor. Ama fazlası çok gereksiz. Bir de bunlara ek olarak kuru şampuanım ve saç spreyim var. Şekillendirme yapmadığım için sprey de gereksiz, bir ara gaza gelmiştim saç düzleştireceğim diye, o zaman aldım ama işte birkaç kereden sonra kaldı kenarda. Kuru şampuan da keza öyle, kullanmayı pek sevmedim. İlk kuru şampuanımdı ve denemek istedim, ama son kuru şampuanım oldu. Markadan bağımsız olarak kuru şampuan fikrinden ve onu kullanmaktan hoşlanmadım. 




Evet, project panim için ürünlerim bu şekildeydi. Bu posta yazmanın ürünleri kullanmak için motivasyon olacağını düşünüyorum, çünkü 18 Kasım öncesi ya da sonrasında tekrar güncelleme yapacağım. Fakat pek çoğu daha uzun süreli kullanabileceğim ürünler olduğu için biteceğini sanmıyorum. Belki kolonyaları filan bitiririm. Her neyse göreceğiz. 

Belki bitirdikçe bitenler postu hazırlayıp yorumlarımı da yazarım. Ben youtube'da da project pan, normal consumption, bitenler ve çöpe gidenler içeriklerini izlemeyi seviyorum zaten. Benim de yapmam neden olmasın ki??

Şimdilik bu kadar, sabrın için teşekkürler, Sevgili Okur!






25 Şubat, 2024

Havuçlu Tarçınlı Kek

 Merhaba Sevgili Okur,

Bu pazar gününde de yemek işleriyle uğraştım; fakat bunun yanında akşamki misafir için havuçlu ve tarçınlı kek yaptım. Bu işi çok ciddiye aldım sevgili okur nedense.

Yani misafirlere havuçlu kek yapmaya karar verdiğim andan itibaren sanki onlara yedikleri en güzel havuçlu keki ikram etmeliymişim gibi bir psikolojiye girdim. Bu yüzden yine bir sürü tarih araştırdım ve içlerinden bir tanesinde karar kıldım. Zaten x bir şeyin tarifini aradığınızda genelde birbirinden kopyala yapıştır yapmış pek çok sayfa düşüyor önünüze. Bu ise daha farklı bir teknik kullanıyordu. Karaköy'deki bir kafenin menüsünde yer alan ve tarifi yaratan şef tarafından paylaşılan tarif, bir şefin elinden çıktığını gösteren farklı püf noktaları içeriyordu. Örneğin ceviz keke laps diye eklenmiyordu, esmer şeker ve tarçın kavrulduktan sonra robotta çekiliyor ve ardından keke ekleniyordu. 

Havuçlar da rendelenmek yerine yine robotta sıvı yağ ve şekerle çekiliyordu.

Halbuki kek yapma kurallarına göre yağ ve şeker uzun uzun çırpıldıktan sonra içine kuru malzemeler ve havuç eklenir. Fakat kural tanımayan bu tariften çok memnun kaldığımı söylemeliyim.

Başka macera aramam dediğim tarifler için Polonyalı bir arkadaşımın hediye ettiği, kendi memleketine ait küçük bir defteri kullanıyorum. Kaybolmasını istemediğim tarifleri yazdığım defterimde bu havuçlu tarçınlı kek de muhakkak yerini alacak.

Sevgiler, 

Eyeliner Dosyası

Merhaba Sevgili Okur,

Bugün bir aydınlanma yaşadım. Öyle dediysem büyük bir şey zannetme; ama benim için bilgilendirici olduğunu söyleyebilirim.

Ben lisenin özellikle son yıllarında makyaj mevzularıyla tanıştım. O da yaklaşık olarak mezuniyet törenine hazırlandığım zamanlara filan denk geliyordu. Dershanenin yakınlarına Watsons açılmıştı ve Ceren'le birlikte önünden geçerken bir çark fark ettik. Dükkanın önüne çarkıfelek çarkı koymuşlar, döndürüyorsun, indirim filan kazanıyorsun derken yıllar içerisinde pek çok kez tongasına düşeceğim indirim, promosyon, size özel kampanya gibi araçların ilkiyle tanıştım. Daha doğrusu bundan önce de eşantiyonlara, özellikle de neskafe 3'ü 1 aradanın yanında bardak hediye edilmesi gibi eşantiyonlara asla dayanamazdım. Velhasıl, ben kullandığım %20 oranına yakın bir indirimi eyeliner almak için kullandım. Onda da ne alacağımı filan bilmediğim için biraz karambola gitti. Rimmel London'ın mavi şeritli eyelinerıydı hiç unutmam.

Efendim ben bu eyelinerdan, bir eyelinerdan ne beklemem gerektiğini de çok bilmiyor olmamdan mütevellit (gerçi hakkını yemeyeyim belki de müthiştir gerçekten, sonuçta gerçekten bilmiyorum) uzun zaman satın aldım. İlk gençlik yıllarımın eyelinerı ve bana çizgi çekmeyi öğreten liner diyebilirim. 

Üniversiteye başladığım ilk zamanlarda iki kişilik bir odada kalıyordum; fakat yanımda kimse yoktu. Bir dönem boyunca tek kalmıştım. Okulda pek kimseyi tanımıyordum, yurtta zaten tanımıyordum derken odada bir şeyler izleyip makyaj yapıyordum kendime. Kaldığım yurda yakın bir gratis vardı, oradan minik farlar, kırmızı ruj filan almıştım. Far kullanıp kullanmayacağımı bilmediğim için çok yatırım yapmamıştım cidden makyaj malzemesine. Ama kıpkırmızı bir ruj aldığımı hatırlıyorum, allık filan gibi amaçlarla da kullanıyordum. Pek de sevmem kendimde bu arada. 

Bu bahsettiğim dönem işin pratiğini yapmaya başladığım vakitlerdi. Fakat liseden beri youtubedaki makyaj influencerlarını dinlerdim. 

Neyse benim o dönemlerde göz kapağım biraz sorunluydu. Yani açıklaması çok güç ama sonuç olarak o sorundan da kaynaklı olarak eyelinerımı şu anda hala yaptığım gibi çekmem gerekiyordu. O sorunu kapatıyordu. Dolayısıyla elim de buna alıştı.

Fakat geçenlerde yine bir influencerdan öğredim ki gözleri daha büyük gösteriyormuş bu yöntem. Ben de diyordum ki benim gözlerim büyük değil insanlar neden benim gözlerimin büyük olduğunu söylüyor. Resmen kader ağlarını örmüş ve benim tesadüfen çektiğim eyeliner nedeniyle gözlerim büyük görünüyormuş.

Görünsün tabi şikayetim yok. Bu yaştan sonra yeni makyaj teknikleri de öğrenemem. Bıraktım o işlerdi. Lisans hayatımda eyelinersız dışarı çıkmazken şimdi ayda 3-4 kere eyeliner çekiyorum. Temizliği zor...

Sevgiler,

ÇORBA DOSYASI

Merhaba Sevgili Okur,

Artık mutfakta maceraları seven bir insan olduğumu fark etmişsindir. Bu da demek oluyor ki gecikmiş bir Lokanta Usulü Ezogelin Çorbası yazısıyla karşındayım.

Öncelik Ezogelin Çorbası tariflerinde de Mercimek Çorbası'nda olduğu gibi gibi kafa karışıklıkları olduğunu görüyorum. Bir kere bazı tariflerde katı malzemeleri pişen çorba blenderdan geçirilirken bazı tariflerde geçirilmiyor. Öncelikle bu konuda tüm yemek tarifi yazarlarının bir araya gelip oydaşmaya varması gerektiğini aksi halde çözümsüz kalacağımızı düşünüyorum. Mercimek çorbasından farklı olan pütürlü yapısını ama bir yandan da taneli sebze çorbasındaki kadar katı olmamasını blenderdan geçirerek mi sağlayabiliyoruz yoksa geçirmeden da mi sağlayabiliyoruz onu bir kamuoyuyla paylaşmaları lazım. 

Özetle, ben mercimek çorbası kadar pürüzsüz ve akışkan bir çorba istemiyorsam, ama içindeki malzemeleri de tek tek görmek de istemiyorsam ne yapmam gerekiyor konusunda bolca araştırma yaptım. Sonunda aklıma Refika'nın tarifi yattı ama onu takip etmek yerine kendine çok güvenen bir youtuberın lokanta usulü ezogelin çorba tarifini takip ettim ve memnun kaldım. Bol limon ve üzerine kırmızı biberle çok seviyorum. Elime sağlık müthiş olmuştu. Mercimek çorbasına göre daha zor olduğunu düşünüyordum ama değilmiş. Bundan sonra mercimek yerine ezogelin çorbası yapabilirim. Tabi ne sıklıkla mercimek çorbası yaptığım tartışılabilir. Şu aralar genelde sebze çorbalarını (pırasa, kabak vs) tercih ettiğim bir dönemdeyim.

Bu vesileyle çorba dosyasını yeniden açalım ve bir çorbada süsleme olarak neler kullanabiliriz, taneli bir çorbanın içinde neler olmalı, hangi renk ideal çorba rengidir gibi tartışmalı konulara girelim.

Öncelikle çorbalar benim için renk ve doku bakımından olmak üzere ikiye ayrılır. Bu kategoriler de kendi içinde tekrar ayrılır. Bu ayrım Tablo 1'de görülmektedir. 




Bu oldukça temel bir tablo, çok fazla dallandırıp budaklandırmak mümkün. 

Çorbalar temel olarak renklerine ve dokularına göre olmak üzere iki şekilde kategorize edilebilir. Renklerine göre çorbalar temelde renkli veya beyaz renklidir; renkliler de genelde kırmızı renklidir. Bu yelpazede renk slakası geniştir; çünkü çindeki salça miktarına veya domates kullanılıp kullanılmadığına göre değişebilir. Bu kategorinin adını kırmızı koyamama sebebim ise sebze çorbalarında salça kullanılmıyor oluşunda ileri geliyor. Bu durumda rengi sarımsı ya da yeşilimsi oluyor.

Renkli çorbalar taneli ve tanesiz seçenekleriyle çok fazla çeşit oluşturabilir; permütasyon, kombinasyon gibi matematik konularında soru olarak çıkabilir. Ayrıca yukarıdaki tablonun KPSS Genel Kültür kısmında da sorulması ihtimal dahilinde.

Beyaz çorbalar konusunda söylenecek çok fazla şey yok. Çünkü genelde yoğurtlu çorbalar maksimum terbiyeli ve terbiyesiz olmak üzere ikiye ayrılır ve içeriğinde de bulgur, erişte, buğdayın kırıklığına göre çeşitli varyasyonları (yarma, aşlık...) yer alır. Halk arasında hasta çorbası ve köy çorbası adıyla bilinirler.

 Şimdi ben çorbalarda eşlikçi olarak neyi seviyorum ona geçelim. Beyaz çorbalar genelde içinde zaten bakliyat ya da pirinç filan barındırdığı için sade yemeyi seviyorum. Yeterince taneli ve sebze çorbalarına göre bir tık daha koyu kıvamlı oluyor. İçine ekmek falan doğrayınca bulamaça dönüyor. Ama bir tek beyaz tarhana çorbasına ekmek doğramayı çok severim. Bu benim genlerimde yer alan ve kendimden koparamayacağım bir özelliğim.

Kırmızı renkli çorbaları üzerine bol limon sıkıp acı pul biberle yerim. 

Sebze çorbalarını ise krutonlarla yemeyi çok severim.

Şimdi, bakalım dünyada neler yeniyor.

                                                                  

Tablo standartları içerisinde kırmızı ve tanesiz çorbalar arasında yer alır. Blenderdan geçirilmiş diye düşünüyorum. Mercimek barındırıyor olması muhtemel. Ben de üzerine kırmızı pul biber eklemeyi sevdiğim için sunum hoşuma gitti. Üstündeki maydonozdan, içinde de maydonoz ihtiva ettiğini anlıyoruz. Açık bir kitaba benzeyen, yüzünden kalbini okuduğunuz insanlar gibi net bir çorba. Beğendim. 



Karides sevdiğim bir mezedir, tereyağında ve güveçte lezzetli olabiliyor; ama çorbasının yapılmasına gerek olmayan bir deniz ürünü. O minik mantarı çok sevimli buldum. Demek ki mantarlı deniz ürünlü bir çorba, her ikisi de tereyağında ve güveçte çok güzel oluyor, bu haliyle puanım 1/10.



Mantar çorbası tabloda diğer renkli çorbalar kategorisine giriyor. Genelde mantar taneleri içinde bulunuyor ve krema ile çok lezzetli oluyor. Ama bu haliyle bu çorbanın olması gereken hafiflikte olamıyor; fakat bir çorbadan daha doyurucu olabiliyor. Mantar çorbasının da üzerine kruton çok yakışıyor. Yanında ekşi mayalı ekmekle servis edilmesi çok şık bir hareket olmuş. Ama bir dahakine üzerine çiğ mantar dilimleri yerine kruton tavsiye ediyorum. 




Kupada çorba içmeyi çok mantıklı bulamıyorum. Ben lisedeyken hazır çorbaların yaygınlaşmasıyla bardak boylar da çıkarılmıştı ve pazarlaması yapıldı. O dönemde o meşhur markayla yaygınlaştığını düşünüyorum; fakat bir kere ağız yakma ihtimali çok yüksek, çünkü kaşıktaki sıcaklık kontrolünü yapamıyoruz. Ayrıca dibinde filan kalabilir, sıyıramayız. Yani bence baya saçma.

Kruton ekmek yerine de galeta koymuş. Yani çorba içme simülasyonu gibi bir şey yaratmış.

Saçma.


Tavuk çorbası, tabloda yerleştirmesi güç çorbalardan. Diğer renkli ve genelde taneli olur. Annem tavuk parçaları ve tel şehriye ile yapardı. Tavuk çorbası benim sevmediğim bir çorbadır. Yukarıdaki çorbanın ise benim sevmediklerimden bile daha fazla taneli olduğunu düşünüyorum. Onu bir kenara bıraksak bile benim krutonla yaptığım çorbanın üzerine bir şey eklemek suretiyle sunum tabağı oluşturmak işlevini bagetle yapmasını abesle iştigal buldum.

Bu post sayesinde çorbadan beklentilerimin ne olduğunu öğrendim ve kendimi tanıma yolculuğunda biraz daha yol katettim.

Çorbadan beklentilerim:
  • Kalorisinin az olması. Yani hafif bir yemek olması. Çünkü kaloriyi ana yemekten almayı tercih ederim.
  • Bağırsakları ıslatması (annemin tabiriyle),
  • Mideme sıcak bir şeyler girmesi, 
  • Çok doyurmaması, çünkü zaten anlık doyurabilir ve sonra tekrar acıkırım. Onun yerine çok doyurmasın peşine de yemek yiyebileyim.

Yani oldukça basit, abartıdan uzak beklentiler olduğunu düşünüyorum. Genelde zaten vücuda faydalarını göz önünde bulundurduğum pragmatik bir ilişki. Bunu bile karşılayamayan çorbalar var. İnsan gerçekten hayret ediyor.

Dünya üzerinde en sevdiğim çorbalar :
  1. Yoğurtlu tarhana çorbası
  2. Ezogelin Çorbası
  3. Mercimek Çorbası
Fark ettiysen sevgili okur bu postta etli çorbalardan pek bahsetmedim. Benim kavram dünyamda yer almıyor çünkü. Tavuğu bile zor ekledim.

Sevgiler,

Fırın Temizliği

 Merhaba Sevgili Okur,

Buraya neredeyse her hafta pazar günü bir post yazıyor; neredeyse %80'ini de tamamlıyor, ancak ince detaylarını bitirmediğim için taslaklara kaydedip çıkıyorum.

Bu postu yazmaya da geçen hafta başlamıştım ve neredeyse ekimden beri pazar günlerimin %90'ında olduğu gibi yine temizlik ve yemek işleriyle haşır neşir olduğumu anlattım. O pazarın bir farkı vardı , haftaiçinden planımı yapmıştım: Fırını temizleyecektim. Normalde pek aklıma gelen bir aktivite olmamasına karşın instagramda kıyafet, makyaj ya da takı konusunda olduğum kadar fırın temizliği konusunda da influence oldum. Rossman'ın Domol markasına ait fırın temizleyeceğinin çok iyi olduğunu öğrendim. Bunun üzerine arkadaşımla buluştuğum bir vakitte Rossman'a uğrayarak gerekli teçhizatı edindim.

Beni etkileyen influencerın bu işlemi nasıl yaptığını anlatan storysi yok olduğu için ama neyse ki de şanslı günümde olduğum için bu sefer bir youtuberın videosunu kendime rehber edinerek fırın temizliğimi gerçekleştirdim. Öncelikle fırının içinde her yere sıktım, ardından 1 saat bekledim ve kirler zaten fırın tabanının merkezine toplanmıştı. ARdından güzelce defalarca sildim. Belim koptu sevgili okur. İnanılmaz kir çıktı, ürün gerçekten çok güzel olduğunu gösterdi falan ama belim de koptu. Ya bu işlemi daha sık yapmak lazım galiba fakat ben kendimi gecindirecek kadar temizlik ve yemek ancak yapıyorum, fırın temizlemek lükse giriyor.

Neyse sonuç olarak gerçekten içime sinen bir temizliğin ardından bölüm sonu canavarıyla karşılaştım. "E bu kimyasalı ben arındıramadıysam ya?" Bunun için de fırını cayır cayır boş çalıştırmam gerektiğini öğrendim. Ev ful kimyasal koktu. Midem çok bulandı. İlk kullanışımda da içime sinmedi ama neyse ki koku da yaptığım şeye sinmemiş. Yaptığım şeyle ilgili maceralarımı diğer postta anlatacağım. 

Sevgiler,