01 Kasım, 2018

1 Kasım sonu

Dün, uyumadan önce yazdığım yazıda çok yorgun olduğumdan ve bugünkü planlarımın iki saat gerisinden gelsem de verimli bir gün olacağından bahsetmiştim.

Gerçekten de bugün eğer yalnızca iki saat geride kalmış olsam oldukça sevindirici olabilirdi. Okula tam ders saatinde gittim.(erken gidip kütüphanede ders çalışamadım.) Dersten sonra aşırı güzel bir yemek yedik.(dolayısıyla ders çalışmaya erken başlayamadık.) Dersten önce birer türk kahvesi içtik ve fal baktık, aşk, meşk, Sokrates'ten bahsettik derken... Ders çalışamadık. Yani bilirsin sevgili okur sen de, bazen olur böyle aksaklıklar. Neyse ki yemekten sonra kahveyi Hacıbaba türevi bir yer yerine okulda içmek derecesinde bağlılığımız var içinde yaşadığımız çukura.

Her zaman olduğu gibi radikal kararlarla günü noktaladık. Yarın kesinlikle başlıyoruz çalışmaya. Ayrıca öyle verimli çalışacağımıza inancımız var ki, ödül olarak da tam bir idari yargı gecesi olsun diye günü CSO'yla sonlandıralım dedik. Elbette, kader ağlarını örüyordu. Birtakım teknik aksaklıklar nedeniyle CSO bu haftaki konserlerini iptal etmiş.
Tam ilimsel açıdan havas olacağız, bir sel basıyor. Ekonomik açıdansa her daim avamız.

Bugün de birçok şey planda yoktu, yeni gelen gün neler getirecek bekleyip göreceğiz sevgili okur. Şimdilik sevgiyle kal.

Not: Bugün de Meg Ryan filmi izlemedim.

Edit: Bugün öğrendiğime göre diş macunundaki klorürün epifiz bezinin çalışmasını engelleme durumu varmış? Artık Çağdaş tanışma fiyatıyla Eyüp Sabri Tuncer klorürsüz diş macununa geçiyorum.

31 Ekim, 2018

1 Kasım karşılaması

Hikayeyle ilgili taslaklarımda iki post olsa da ikisini de yayınlamaktan çekiniyorum. Acaba, instagramımda linki bulunan açık bir blog sayfasında değil de açacağım yeni bir blogda mı yayınlasam diye düşünüyorum. Yazdıklarım fazla samimi ve gereğinden fazla dürüst oldu. Günlük yazmıyoruz burada azizim, öykü olması gerekirdi. Sanırım üzerlerinden biraz geçmem ve sansürleyerek paylaşmam gerekli.

Geçtiğimiz birkaç gün oldukça hareketliydi. Cuma gecesi ders çalışırken ani bir kararla cumartesi akşamı samsun’a gitmeye karar verdim. Biliyorsunuz kriz anları geçicidir ve iki normal arası döneme tekabül eder. Ben de bu anda aniden İzmir Caddesi’ne giderek biletimi aldım, vazgeçmeme fırsat tanımadan kriz anımı olabildiğince uzattım. İyi de oldu, deniz havası insanı özgür kılar.(bkz: kent havası insanı özgür kılar.)

Bugün ise güzel ve yoğun tatili bitirerek sabahın 7sinde uyandım, 8de bindiğim ankara otobüsünden 13.15te inerek eve geldim, birkaç halledilmesi gereken işin ardından okula gittim.

Yayınlanmayan taslaklarımdan ikisinde de yargı dersi öncesi arka bahçenin anlamlılığından bahsetmiştim. Bir çay içmek tüm yorgunluğu alıyor nitekim ve insanın üzerine yeni yükler yüklüyor. Akşamında ise katılmam gereken bir toplantı olduğu düşünülürse eve ulaşmam 23.00ü buldu ve yine birtakım işleri hallederek yatağa girmem 00.00’a tekabül etti.

Planlarıma göre yarın 9da kütüphanede olacak, çılgınlar gibi ders çalışacak, derslerime girecek, ardından ise arkadaşlarımla ders çalışacaktım. Şu anda saatin 00:45 olduğu göz önünde bulundurulursa planlarımın yaklaşık 2 saat gerisinde kalmam bile oldukça olumlu olacak.

Göreceğiz. Yarın burayı güncelleyeceğim.

Ayrıca, kasımın gelişini Meg Ryan filmi izleyerek kutlamak gerek, haksız mıyım? Ya da belki cso’ya gitmek gerek. Ya da belki hazır 24 saate çıkarılmış olan kütüphanede çılgınca çalışmak gerektir.

Görüşmek üzere canım okur.

19 Ekim, 2018

Kafamızı yastığa koyduktan sonranın hikayesi.

Eski takipçilerim(1 kişi falan) bu blogu ilk açtığımda bir hikaye yazdığımı ve hatta blogu Eray Devrim Duman’ın gülsahsüperbirkızlan blogundan esinlenerek açtığımı iyi bilirler. Çünkü bu konu üzerine bir yazım, bu yazı üzerine Eray Bey’den gelen bir blog yorumum vardı herkese anlattığım. Heyecanlandım hocam ne yapabilirsin ki.

O zamanlar hikaye interaktif şekilde ilerlediği, lise arkadaşlarım olayın kahramanı olduğu ve ben de sık post attığım için çok eğlenceli gelişiyordu. Yazınsal değeri belki pek düşüktü; fakat bana o dönemler için çok yeterli ve mutluluk verici gelirdi. Her güzel şey gibi bitmek zorunda kaldığından, ben de gündelik hayat yazıları yazmaya başladım. Çok sonraları, belki yıllar sonra, yine bir hikaye yazma girişimim olmasına rağmen ilki kadar keyif vermediği için yarıda bıraktım. Oysa kimse okumuyorduysa da o hikayeyi abim okurdu ve onun için dahi devam etmeliydim gibi düşünüyorum şimdi. Belki hayat koşulları, belki sınava hazırlanma süreci, hikayeyi devam ettirmek için ihtiyaç duyduğum motivasyonu sağlayamadı ve kaldı öylece.  

Şimdilerde aklımda yine yazmak ihtiyacı var. Kpss yayınları favorilermi yazmak istemediğimden bir öyküye başlamayı düşünüyorum. Belki de bugün doğru bir gün. Sonuçta burası mikro-blog olmanın da ötesinde, gerçekten bir blog. 

Öykü yazmaya başlamış olmam gündelik hayat postları atmayacağım demek olmadığı gibi, başlıklar arası farklılıklar ayırt etmenizi kolaylaştıracaktır. Hikayede yer alan kişi ve kurumlar gerçek hayattan esinlenilmiş olsa da, olaylar tamamen hayal ürünüdür. Uzun lafın kısası, baş kahramanla çok büyük benzerlikler taşıyacak olsam da(o durumda dahi), aile bireylerimin de kolayca erişebileceği bu sayfaya gerçekte yaşanmış olaylar yerine kurmaca şeyler yazacağım. İşin güzel yanı da gerçek ve kurmacanın ayırt edilemeyen biraradalığı.

Uykudan önce görüşmek üzere sevgili okur.



01 Temmuz, 2018

Yıldırımdım

Temmuzun ilk günü, pazar günü, saat 9 buçukta bütünlemeye geldim. Bu kadar kötülüğü hak edecek ne yaptım, hangi yetimin hakkını yedim diye düşünüyorum bir bütünlemeden çıkmış diğerini beklerken. Eve gidersem uyuyacağımı bildiğim için klimalı kütüphanede oturarak notlar bakıyor, parlak istikbalimin şerefine birkaç karton bardak çay içiyorum.

Bu ahval ve şerait içinde dahi ölmedim, üzerime yıldırım, en olmadı ceviz büyüklüğünde dolu düşmesini bekliyorum.

16:59
Saat 5 oldu ve sınavıma hala bir saat var.
Yeter ya rabbel alemin, sen bu Tüllab-ı Tellak kuluna bir daha büt çilesi yaşatma.
Amir.

19 Mayıs, 2018

19 Mayıs raporu

Sevgili blog okuyucusu,

Saat henüz öğle saatlerini göstermesine rağmen ekstra güncelleme takviyesi almış gibi verimli bir gün yaşıyorum. Uyanıp gönüllüsü olduğum derneğin çıkaracağı derginin yeni sayısı için toplanan yazıları imla ve yazım kuralları açısından değerlendirip gerekli düzenlemeleri yaptım. Canım tasarımcımıza ve dernek yönetimine yazıları yolladım. Kpss başvurumu tamamladım. Ki bu günün en zor işiydi. Hem sınav başvuru tarihini kaçırmamak hem de başvuru işini çözmek büyük meziyetti doğrusu. Şimdi öğle kahvemi içip okuldaki panayıra gitmek için hazırlanacağım.

Vatanına ve milletine faydalı insanların yapacağı gibi erken uyanmalı verimli günler diliyorum.

27 Nisan, 2018

Yemek.avi

Merhaba Sevgili Okur.

Yorgun bir blog yazıyorum zira temizlik yapmak beni yorar. Üstelik çorba da yaptım, hatta okula ve eskiden devam ettiğim kursuma bir hocamla görüşmeye de gittim. Gitmeden önce zaten temizlik yaptığım için yorgundum; üstüne bir de okula gittim, eve dönüp çorba yaptım derken... Lafı bunca uzattım; ama ana fikri paylaştığına eminim.

Aklımda, son zamanlardaki favori blog yazma stilim olan fotoğraf yorumlama var. Öncelikle benim hazırladığım yemek un tarhanası çorbasıydı. Annemin tarifini kaybettiğim ve annemden "Gecenin 10unda çorba mı yapılır!?" tepkisi almak istemediğim için internetten tarif arayarak bir şeyler hazırladım; fakat istediğim gibi olmadı. En kısa zamanda annemden tarifini istemeliyim ve tarif defteri tutmalıyım. Bu imkansızlıklar ekşi sözlükte tarhana çorbası başlığından birine mesaj attım(ekşi yazarıyım) "Acaba çorbayı hazırlarken önce salça kavuruyor musunuz ve sarımsakları hangi aşamada ekliyorsunuz?" diye. Eskiden daha havalı şeyler araştırırdım. Her neyse çorba üzerine söyleyecek çok fazla sözüm yok.

Şimdi işin en eğlenceli kısmı olan bir gurmeymiş, bir gastronommuşçasına yemek eleştirme kısmına geliyorum. Bayılıyorum yemek tarifleri ve fotoğraflarıyla konuşup onlarla kavga etmeye.


Şişe kabak, biber, soğan, domates, mantar, havuç dizerek yapılan hem sağlıklı hem de lezzetliye benzeyen bir yemek. Sarı görünen şey nedir, cheddar peyniri midir diye merak etsem de böyle bir yemekte tercih edeceğimi düşünmediğim bir malzeme olduğu için pek önemi yok. Ek olarak patlıcan da güzel eşlikçi olabilir. Bunun için fırın ve şişlere ihtiyacımız var. Temin edilebilir gereçler. Pratiklik, malzemeye ulaşım, fiyat/performans tam not alıyor.


 Salatanın pek bir enterasan yanı yok. Tabi, zeytinlerin çekirdekleriyle eklenmesi ve domateslerin bütün bütün atılması haricinde; fakat peynir salataya hem çok yakışan hem benim koymayı pek sık unuttuğum (evde çoğu zaman bulunmayışından olabilir) bir malzeme. Yine de sen domatesleri de doğra ve peynirleri de zar büyüklüğünde falan koymaya çalış ki her lokmada peynir tadı alabilesin sevgili okur. Aksi halde böyle bir salata için fiyatı 5.45 ₺ olan süzme peynirin tamamını kullanmak zorunda kalabilirsin. Kahvaltıda da salatanın kalanını yersin artık.



Yine domatesin dalından koptuğu haliyle soframıza ulaştığı bir versiyon vefakat salata, malzemelerin doğranması usulüyle yapılan bir yemek.  Beyaz peynirin küp küp katılması kadar kaşar peynirinin rendelenmesi hatta yapılabiliyorsa (Pide 55 yapabiliyor valla demek ki imkansız değil) onun da rendelenmesi güzel oluyor; fakat kaşar peynirdense beyaz peyniri seviyorum yalan yok. Hele süzme peynir en iyisi bence. Onun da artmış, kalmış peynirlerden yapıldığını duymuştum ama böyle şeyler benim midemi bulandırmaz. İçinde ne olduğunu bilmediğimiz, asitinden ötürü boğaz yakan siyah bir içecek içiyoruz nihayetinde.


Ceviz de salataya çok yakışan bir yemiş, faydaları saymakla bitmez ve milyonlarca sayfada gerek suyunun gerek kendisinin yararları zaten anlatıldığı için burada bahsetmeye gerek görmüyorum. Kabuklu cevizin kilosu 12 lira, içinin kilosu burada anamayacağım meblağlarda olduğu ve kabuk ayıklamak suretiyle ceviz barındıran salata yapmak, oldukça basit olan bu öğünü hazırlamakta gereksiz bir emek ziyanı ve maddi külfet oluşturduğu için, 'simple is the best' mantığından çok uzaklaşmamak lazım. Bir de ceviz yoğurtlu salataların içinde daha güzel oluyor, yeşil salatada da güzel olsa da elzem değil. Salataya haşlanmış penne makarna konması güzel bir fikir, domateslerin kabuklarının soyulması ise efsane bir artı. Yıllarca yurtlarda kabuğu soyulmayan domateslerin yemek içindeki, etin tırnaktan ayrılmayacağı misali birbirine bağlı durması gereken; fakat ısıyla birlikte kabuğundan ayrılışının hazin durumunu gözlemledim. Meret domatesin etli kısmından ayrılmasa sorun değil ama kabuklu domatesten yapılan yemek, tam bir strateji hatası. Vitamini kabuğunda mıdır bilemem gözümle görmediğim için ama her şey vitamin değil.

-Kalp krizi riski taşıyanlar, yaşlılar ve hamileler için hassas içerik-


-Kalp krizi riski taşıyanlar, yaşlılar ve hamileler için hassas içerik-

Yaradan balıkları gözleriyle masada bizleri süzsünler diye değil, açık denizlerde ya da kapalı sularda yönlerini bulsunlar diye vermiş. Bu yemeğin adı her neyse bunu yapmayın, balıkların gözlerini sofralarınızdan uzak tut sevgili okur. Balık temizleme pratiği bu estetik görüntüden uzak durumu bertaraf etmek için üretilmiş bir zanaattır. Artık yok olmaya yüz tutmuş bu zaanatı nesiller boyu aktaralım.

Yemek.avi serimizin şimdilik sonuna geldik sevgili okur. Benim için oldukça faydalı bir araştırma oldu. İlk görseldeki şiş yemeğini fırında pişirmek suretiyle deneyeceğim kesinlikle. 

Yeni tatlarda buluşmak dileğiyle,
Afiyetler.


24 Mart, 2018

Didem'in Mutfağı - Mercimek çorbasına dair bildiğiniz her şey

Merhaba sevgili okur. Yeni bir Didem'in mutfağı yazısında bir aradayız ve bugün enfes sırlara davetiye çıkaran, mercimek çorbası tartışmalarını birlikte yürüteceğiz. Ben de bunların bir kısmını yaklaşık bir saat önce çorba yapmaya başlamadan önce öğrendim, bir kısmınıysa kendim keşfettim. Evet muhterem okur, mutfakta keşifler yapmaktan ziyadesiyle hoşlandığımı halihazırda biliyorsun zaten.

Mercimek çorbası tarifine geçmeden önce, şu ana dek yazılmış tüm külliyata teessüf ederek başlamak istiyorum sözlerime. Anladığım üzere tarif yazan herkes mükemmel, zaten her şeyi biliyor, bilgilerinden faydalanmak isteyen bizlere ise sırlarını kati suretle vermek istemiyorlar. (Aynı külliyatın mağduru olduğum günlerden kalma bir önceki yazımda terbiyeli tavuk haşlama tarifinde terbiyenin katılış aşaması konusunda yaşadığım zorluklardan bahsetmiştim.) Efendim ben hayal edemiyorum ki blenderın nasıl kullanıldığının anlatılmadığı bir mercimek çorbası tarifi verilebilsin. İlk mercimek çorbası deneyimimizde bir blendırımız olmadığı ve süzgeç yönteminden bihaber olduğumuz için, çorba olarak içmek yerine yemek olarak tüketmeyi tercih etmiştik. Nihayetinde ek besine yeni geçmiş dişsiz bir sabi olmadığımız için pütürlü gıdalar konusunda bir çekincemiz de yok. Lezzeti yerinde bir yemek olmasına öyleydi de, beşer çorba ister. Parası neyse verelim bir blender alalım, sıcacık mercimek çorbaları, ezogelinler, brokoliler içelim dedik.(brokoli demedik) Bu sefer de internette bulduğum tariflerin hemen tümü süzme yöntemiyle mercimek çorbasının nasıl yapılacağını anlatmış, videoların bir kısmı pütürlü sebzelerin nasıl akışkan bir çorba kıvamına geldiğini açıklamaktan imtina etmiş, bulabildiğim tek tarif ise yalnızca hangi aşamada blenderdan geçirileceğini söylemiş.

Deneme yanılma yöntemiyle, kah zaman zaman tüm duvarlara mercimek çorbası sıçradığını hayal ederek kah üzerime çorba sıçratarak deneyimi tamamladım ve ilk bakışta içindeki sebzelerin ne olduğunun anlaşılamayacağı; ancak eşsiz lezzetine bakanların bu bilgiye vakıf olacağı bir kıvam elde ettim. Ettim etmesine de, kıvamının biraz katı olduğunu ben söylemesem dahi tahmin edebileceğini düşünüyorum sevgili okur. Elbette, derhal tarifi açtım ve şu küstahlıkla karşılaştım: "Çorbanız koyu olduysa panik yapmayın. Muhtemelen ölçüleri şaşırdınız, Sıcak su ekleyebilirsiniz."

Artık, internetin  yaygın kullanımından 2003'e dek geçen sürede üretilen bilgiden fazlası bir yılda üretilmektedir(kaynak: yds 2017 ilkbahar sınavı) İşte böyle bilgilerle üretiliyor o külliyat sevgili okur.

Şimdi, gerçek bir mercimek çorbası nasıl görünmelidir, onu inceleyeceğiz.

Pütürlü tarif. Süzmek veya blenderdan geçirip suretiyle akışkan bir kıvam elde edilebilir, yemeğin ilk halidir ve kimileri böyle yemeyi tercih eder. Makbuldür.


Bu, gazetenin bana söylediği ölçüleri kaçırmış olduğumuz aşama. Ayrıca blenderdan iyi geçmemiş ve içine kırmızı biber ile karabiber de atılmamış. Lezzetsiz ve koyu kıvamlı çorbalar için ideal bir görüntü, sevmediğin bir tanıdığın yemeğe gelirse filan kullanabilirsin sevgili okur, aksi halde tercih etmeni önermem.


Bu renkte mercimek çorbası yapılması için içine istenmeyen birtakım katkı maddeleri eklemek gerektiği görüşündeyim. Ancak bir un tarhanası ya da denemediğim için emin olamıyorum; ama ezogelin çorbası bu renkte olabilir. Salça ile olacak iş değil. 


İşte arzu ettiğimiz görüntü ve sunum. Benim yaptığım da tıpkı böyle görünüyor işte. Lokanta usulü sarı mercimek çorbası. (sarı olduğunu vurgulayan birçok tarif var internette.)

Mercimek çorbasıyla ilgili bilinenlerin sonuna geldik. Yeni tariflerde görüşmek dileğiyle.

Hoşçakal sevgili okur.