31 Mayıs, 2017

18-20 Nisan: Berlin

6 ülke, 10 şehir, 2 köy(evet. köy.) sığdırdığımız 21 günlük turun ilk durağıydı Berlin. Sürecin tamamını not aldım ve o notlardan yola çıkarak bu postu hazırlıyorum; çünkü yaşarken çok hoşlanılan anılar sonrasında unutulabiliyor. Unutmak istemediğim bir yaşam deneyimiydi. Anıdan fazlasıydı; çünkü bu süreçte yalnızca yeni yerler görmedik. Öncesinde hayal edemeyeceğimiz türlü problemler yaşadık, sıkıntılar atlattık, ilginç insanlarla karşılaştık. Çok güldük, çok üzüldük, stres yaptık. Stresten ve olumsuzluklardan dolayı üzüldük, sinirimiz bozulduğu için günlük. Konsantre bir 21 gündü yani, birkaç ayın tüm duygu değişimlerini bu sürece sığdırdık; fakat kesin olan bir şey var ki yaşarken çok fazla göze batan olumsuzluklar dahi geriye dönüp bakarken anı olarak kalıyor. Tüm açıklığıyla anlatacağım blog serisinin ilk kısmına hoşgeldin sevgili okur!

Berlin otobüsümüze varışımızla başlayan adrenalin, gezinin diğer 20 gününde de yanımızdan ayrılmadı. Sabah 04:30'daki otobüsümüze gitmek için, buranın gece tramvaylarını kullanmak için yola çıktık; fakat gideceğimiz otobüs istasyonuna tek tramvayla ulaşmak mümkün değildi. Sırtımızda 10 kilo, önümüzdeki sırt çantasında 4 kilo ve kolumuza taktığımız 2 kiloluk el çantasıyla, iki tramvay arası aktarma yaparken, ikincisini kaçırdık. Zaman hızla daralırken ve biz otobüsü kaçırma tehlikesine her dakika yaklaşırken çaresizliğimizi fırsata çeviren taksi şoförünün olduğundan yüksek fiyata istasyona götürmesine dahi göz yummak zorunda kaldık, yine de otobüsü kaçırsak yanacak olan parayı düşününce çok da takılmadık. Kolay değil sevgili okur, eurozone'a giriyoruz. Her kuruşun önemi var.

Hostelimiz kaldığımız diğer hostellerle kıyaslayınca oldukça rahattı; fakat merkeze çok uzaktı, bu yüzden metro haritasını etkili bir şekilde kullanma becerimi geliştirdim. Yine de muhitinin iyi olması bir avantaj; çünkü Paris'te bu kadar şanslı olmayacaktık. 

Sabah hostele varıp eşyalarımızı bırakıp gezimizin ilk "tuvalette makyaj" kısmını da deneyimledikten sonra merkeze, free walking tour'a katılmaya gittik ve işte hayatımın tam da bu anında free walking tour'ların aslında ücretsiz olmadığını öğrendim. 

Brandenburg Kapısı
Berlin'de bulunduğumuz ilk turistik yer, Mitte. Aynı zamanda turların başlangıç noktası. Her şeyin başı.

Şimdi şöyle ki, turun başında rehber bizden bir ücret talep etmediklerini, tur sonunda memnun kalırsak bahşiş vereceğimizi söyledi; fakat tur bittikten sonra da, kişi başı 10-15 euro bahşiş istediklerini söyledi. "Abicim sen resmen bize fatura çıkardın, bu nasıl bahşiş" dedikse de, içimizden dediğimiz için pek faydasını görmedik. Yine de bu turlar, sonunda bahşiş vermeli şeyler oldukları için rehberler iyi zaman geçirtiyor, eğlendiriyorlar. Bir kere kuru kuru gezmeyip tarihini ve anlamını öğrenmek gibi muhteşem yanları var. Yine de 10 euro nedir yahu. İnsaf. E hadi bu adam 10 euro bahşiş isterken hiç utanmadı, çat diye çıkarıp 20 euro vermek nedir? Parası olan insan neden free walking tour'a katılır ki. Hayret bir şey.

Berlin'e gitmişken Türk Mahallesi Kreuzberg'e elbette ki gittik, bir markete girip özlediğimiz abur cuburları almayı ihmal etmedik. Polonya'nın bisküvidir, çikolatadır, cipstir gibi atıştırmalıklarını sevemedim. Bisküvi çeşitleri çok az, keza cips çeşitleri de öyle... Yalnızca sade, paprikalı, peynir soğanlı ve et aromalı cipsler var. Cips gibi cips olan Ketçaplı Ruffles olmadıktan sonra ne anladım ben cipsten. Gezi boyunca genelde öğünleri atıştırmalıklarla geçiştirdiğimiz düşünülünce damak tadımıza uygun atıştırmalıklar bulabilmek sevindiriciydi.

Eh, Berlin'e gidip döner yememek de olmaz. Ben ki, efsanevi dönerler diyarı olan Samsunlu biri olarak Ankara'da dahi döner yemeyen biriyim, gittim Berlin'de döner yedim. Aşırı açken yiyince güzel geliyor. Lezzeti ucuza almak isteyenler için.

Berlin Duvarı gezmesi en keyifli kısımlardan biriydi. Fotoğrafların arasından seçemediğim için hepsini birden koymaya karar verdim, hepsi de güzel.

Checkpoint Charlie, Berlin'in turistik yerlerinden. Duvarda da yerini almış.


"Duvarın batısında bulunan bu resimde Eski Sovyet Lideri Leonid Brezhnev ve Eski Doğu Almanya Lideri Erich Honecker öpüşüyor.  Resmi yapan ressam Dmitri Vrubel çalışmasına “My God, help me to survive this deadly love” ismini vermiş." 



Aşırı soğuktu. Ama aşırı.

Foursquare kullanmıyorum, yalnızca Berlin duvarı.

Berlin duvarı bana kırmızı topuklu çizme giyen bir şarap şişesiyle selfie çekme imkanı verdi. Aro Berlin Duvarı.


Sanırım favorim 




Kimsenin bu blogu gezilecek yerleri görmek, turistik yerlerin adresini öğrenmek için ziyaret edeceğini düşünmediğim için hangi meydanlara gitmek gerekir, Televizyon Kulesi nerededir sorularını cevapsız bırakacağım. Gezilen meydanlar bir gün unutulacaktır gibi hissediyorum, unutulmayacak olan anılar. Berlin anılarımın içinse ise Yıkık Kilise önemli yere sahip.

Efendim, Yıkık Kilise, orjinal ismiyle Kaiser Wilhelm Anıt Kilisesi, İkinci Dünya Savaşı sırasında zarar gören ve Batı Berlin'in simgesi niteliğinde bir yapı. Restore edilmeyip harabe halinde duruyor, içi ise müze olarak kullanılıyor. Aşağıda görünen ana kulenin karşısına ise şu anda aktif olarak kullanılan ibadet bölümü yapılmış.


Bunlar yeni yapının içinden görüntüler ve şu gezi boyunca kaç katedral, kaç kilise gezdim bilmiyorum; bu blogda paylaşacağım başka kilise yoktur. Bu öyle güzeldi.


Ana kule. 

Efendim haliyle her turist gibi gezdiğimiz yerlerden magnet aldık. Berlin de her turist gibi magnetlere turistik yapıların görsellerini koymuş. Yıkık Kilise de gezilecek yerlerden biri olduğu için magnetlerde yerini almış. Biz Berlin magnetini kilisenin tam karşısından aldık, buna rağmen magnete baktığımda sol üst köşesi kırık gibi bir hisse kapıldım ve gayriihtiyarı bir şekilde bunu arkadaşımla da paylaştım.

Evet dostlar, kırık dediğim kısım Yıkık Kilise'ydi.

Soldan ikinci

Berlin enerjimizin yüksek olduğu, henüz gezme hevesiyle dolup taştığımız zamanlardaydı. O yüzden güzel anılarla hatırlıyoruz. Zaten fark ettik ki ilginç olaylar gezi esnasında istemesek de bizi buluyor. "Yola çık, hikaye seni bulur." gibi bir slogan bulabilirim açacağım gezi bloguna. Interrail Türkiye'den esinlendiğimi inkar edemem. 

Berlin'den ayrılışımız da tıpkı gidişimiz gibi oldu. Akşam saat 10'da biz mışıl mışıl uyumanın hayaliyle yatağımıza uzanmışken, Amsterdam otobüsünün ertesi gün kaçta olduğunu kontrol etmemle rahatımız kaçtı. Gece yarısından sonraki zamanda takvimin bir yaprak ileri gittiğini hesaba katmayarak kalmayacağımız hostel için bir gece daha ödeme yapmıştık. Yataktan fırlayıp yukarıda saydığım kiloda çantaları yerleştirip otobüse adeta koşarak, hızlı gitmesi için metroyu iterek vardık. Normalde uzun otobüs yolculuklarını sevmem; fakat onca koşturma ve otobüs kaçırma korkusundan sonra,-üstelik Poznan-Berlin otobüsünden 2-3 kat daha pahalıydı Amsterdam bileti. Dediğim gibi sevgili okur, her kuruşun değeri var.- 9 saatlik yolda ancak dinlendik.

Şimdilik bu kadar sevgili okur. Yeni yazılarda buluşmak dileğiyle.

Sevgiler,
Didem

30 Mayıs, 2017

brokul

Harika ötesi bir brokoli-mantar sote yemeği yaptım. Dünkü un helvası rezaletinden sonra kendimi yeni yeni toparlıyorum. Tadına bakacağım ve güzel olmuşsa(ki olduğuna neredeyse emin gibi bir şeyim ama kanıtım yok) tarifini sizinle de paylaşacağım.

22:26
Brokoli ile yapılabilecek en lezzetli yemeklerden biri olmuştu; ama bence brokolinin üst lezzet sınırı oldukça düşük. Yine de tarifi buraya bırakıyorum; çünkü tekrar yaparken muhtemelen unutacağım, mantara su katıyor muyduk, brokoliyi haşlıyor muyduk yoksa kavuruyor muyduk.

Malzemeler:
6-7 çiçek brokoli.
7-8 küçük mantar. büyük olursa 5 de yeter.
Soğan
Salça
Tuz
Baharat
Sıvı yağ

Adettendir diye tuzu, yağı filan da yazdım; ama bence tariflerde malzemeyi şişirmekten başka şeye yaramayan aşırı işlevsiz bir bilgi. Herkes yemeğe en azından tuz koyması gerektiğini bilir.

Yapılış aşamasında soğanlar yağda pembeleşinceye kadar kavrulur, üzerine önceden yıkanmış ve üzeri soyulmuş mantarlar eklenir. Mantarları jülyen doğramanız sizi bir #sunumönemlidir insanı yapacağı gibi, karikatürize edilen mantar şekline benzediği için, mantar yemeği yediğinizin sonuna kadar farkında olmanızı sağlayacaktır. Hasta olup tat alma duyunuzda kayıp yaşadığınız zamanlarda oldukça yarayışlı bir yöntemdir.


Jülyen doğranmış mantar.
#sunumönemlidir

Mantarlar kavrulurken bir yandan da brokolileri haşlamak gerekiyor; ama öldürene kadar da haşlamayın.(yemek tarifinde öldürmek deyimini çok seviyorum.) 10 dakika haşlansa yeter.


10 dakika kadar haşlanmayı bekleyen brokoli çiçekleri

Ben aslında yemek yaparken serbest stil takılınmasından, tarifin dışına çıkılmasından, eksik ya da fazla malzemeyle yemek yapılmasından pek hoşlanmam; fakat bir miktar da olsa yemek yapma nosyonuna sahip olmak beni çok değiştirdi. Örneğin şu an tarifini yazdığım yemeği internetten bulmadım. Bulduğum bir tarifi biraz değiştirdim. O yüzden haşlanmış brokolilerin suyunu döküp bir miktar tuz, bir yemek kaşığı kadar salça ile iki çevirim karıştırdım.(yazılı değil ama sözlü yemek tariflerinde çokça kullanılan bir gastronomi terimi) Bu esnada mantar ve soğanlarım da yeterince kavrulmuştu. Salçalı brokoli karışımını sotelenen mantarın üzerine ekleyip yine iki çevirim karıştırdım, altını kapattım ve kapağını da kapayıp kendi ısısıyla bir şeyler olmasını bekledim. Yani ısınmak gibi şeyler. Bu konuda bir terimim yok.

Baktığım tarifte üzerine yoğurt ekleyerek servis yapmıştı; fakat ben yoğurdu yanında yemeyi tercih ettim. 

Sonuç olarak karın doyurucu bir yemekti. Brokoli içeren bir yemeğe kesin yapın diyemem; fakat brokoli yiyecekseniz direkt haşlama yemekten iyidir. Yine yaparım ben mesela.

Neyse dostlar yediğim içtiğim benim olsun biraz da gezdiğim gördüğümü anlatayım. Kendime söz veriyorum ki bir sonraki postta Berlin yazısı yazacağım.



29 Mayıs, 2017

UN

Bugün un helvası yapmayı denedim; fakat Allah affetsin galiba ömrünün sonuna kadar tadabileceğim en lezzetsiz un helvasını elde etmemle sonuçlandı çabam. Bence un helvası yapması en kolay tatlı, bu basitlikte bir tatlıyı ekstrem kötü bir şekilde yapmak bir miktar üzülmeme sebebiyet verdi. Yağı fazla geldi sanırım. Ya da az kavurmuş da olabilirim. Hatayı nerede yaptığımı dahi bilemiyorum.

Un helvası talihsizliğinin üstüne United Nations konulu ödev yapıp her yere UN yazmaya devam ettim.

Un helvası yemem lazım. Tariflerinizi bekliyorum.

28 Mayıs, 2017

29 mayıs hatırası

Merhaba sevgili okur.

Saat 01:15, sabah 09:45'te dersim var. Sabah derse uyanabilecek miyim oldukça merak etmekteyim. Bir fincan Türk kahvesi ve üzerine de Neskafe'nin senin için deneyimlediğim Sweet Vanilya aromalısını içtim. Uyumak ayrı sorun bu şartlar altında, uyanmak apayrı... Neyse ki yarın sabah gideceğim dersin son toplanması.



Karamellisi gibi bu da bir hayal kırıklığıyla sonuçlandı; çünkü vanilya tadı gelmiyor! Ürün bana vanilyalı olduğunu iddia ederse vanilya tadı ya da hiç olmadı vanilya aroması tadı almak isterim, aksi beni sinirlendirir. Tadı bildiğimiz üçü bir aradaya benziyor. Paketi bitiririm ama yenisini almam derecede sevdiğim bir ürün oldu.

Bahsetmek istediğim bir diğer ürün birkaç post önce bahsettiğim ve alıp almamakta kararsız kaldığım parfümüm. Sıklıkla parfüm bitirmediğim ve dolayısıyla parfüm almadığım için aldığım zamanların posta girmeyi hak eden kıymetli anlar olduğunu düşünüyorum. Pretty in Green ismini verdiğim parfümümün yazısını da kaçıranlar ve yeniden okumak isteyen sevgili okur için kenara bırakıyorum.



Kokusu pek güzel(yine de pretty in pink hayatımın parfümü olarak kalmaya devam edecek, elbette onun kadar güzel değil. Bu arada canım parfümümü uçağa alınmaması ihtimaline dahi katlanamayacağım için tedbir amaçlı yanımda getirmemiştim. Onu çok özledim. Kavuşmamıza az kaldı canım parfümüm.) ama esas güzel olan kısmı boynundaki otriş ve içindeki kar kürelerini andıran simler. Bayıldım.İyi ki benim partümümsün sevgili PartyTime. Bundan sonra ismin; GreenTime.


Dediğimi yaparım sevgili okur.

İçimden geldi, geceye bir de şarkı bırakayım.

29 mayıs 2017 01:36 hatırası.

Sevgiler

Didem

26 Mayıs, 2017

Merhaba sevgili okur. Güne haaaaarika bir haberler başladım. Pegasus'tan, Ankara girişli ya da çıkışlı uçuşlar için bedava bilet kazanmışım. Çok fazla şart da sunuyorlar ve bütün şartlar bir araya geldiğinde kullanıp kullanamayacağım biraz riske giriyor; ama böyle haberler kendimi iyi hissetmemi sağlar.

Bu yüzden günün geri kalan kısmında hiçbir şey yapmayıp yalnızca uçak biletimi düşüneceğim, hangi tarihe alacağıma karar vereceğim.

21 Mayıs, 2017

Bugün güne, dün denediğim neskafe warmy karamele bir şans daha vererek başladım. Suyunu biraz daha az koyunca şeker oranı da daha normal oldu; fakat yine de istediğim tat değil. Bir zamanlar cafe crown'ın benden başka kimsenin içmediği karamellisini vardı.(latte karamel değil. düz cafe crown karamel) Sonra kalktı o piyasadan. İstediğim tam olarak o.
Hüsranla sonuçlanan bir macera oldu.

20 Mayıs, 2017

Sevgili okur.
Saat 15:57 ve gece yarısına kadar bitirmem gereken essayi hala bitirmedim. 2 saatte içinde bitiremezsem de çıkıp dün çok beğendiğim parfümü almaya vaktim olmaz. Tahmin edebileceğin gibi bu beni çok sinirlendirir!
Bitirememe sebebim kahvaltı yaparken sevdiğim youtuberın iki videosunu peş peşe izlemem, tam derse başlayacakken yatak nevresimlerimi değiştirmem, tam derse başlayacakken burada yeni gördüğüm karamelli neskafeyi denemek için çay saati yapmam ve çay saati yaparken yeniden başladığım Back to the Future serisinin son filmini izlemem gibi sebepler var. 

Şimdi zamanla yarışarak ödevimibitireceğim.

Umarım.

16:05
Karamelli neskafeyi sevdim mi bilemedim. Cafe Crown latte karameli daha çok seviyorum sanırım. Ya bunun şekeri az ya da ben fazla su koydum ve yine çok kahve yerine hiç kahve elde ettim. şeker ekleyeyim.

19:00
Tek kaynaklı ödevimin kaynakçasının yazımını tamamladım. Yarın akşam yemekte kuru fasülye yapacağım için fasülye ıslayayım şimdi.

19:01
Fasülye ıslayacağım kapta salata yiyeceğim. Neyse sonra ıslarım. Belim ağrıyor.

19:04
Belim değil sırtım. Oda arkadaşıma söylerken fark ettim ve blogumda yanlış bilgi vermek istemediğim için tekzip yayımlıyorum.
Şu anda oturup bu hatayı düzeltmek maksadıyla beş sayfa tekzip yazabilirim.

19:21
Salata iptal. Fasülye ısladım.

19:37
Yemek yiyorum.

22:44
Ödevimi bitirdim. Bulaşık yıkayacağım ve hala sırtım ağrıyor. 

19 Mayıs, 2017

parf

Sevgili okur,
Bugünlerde bazı kararsızlıklar yaşıyorum.
Bugün hiç hesapta yokken birkaç parfüm denemesinde bulundum. Hiç hesapta yoktu; çünkü yurttan 5 dakika uzağımızdaki markete gitmek üzere çıkmış olmama rağmen, günüm para çekmem gerektiğinin farkına varıp yakınlardaki büyük bir alışveriş merkezine gitmemle sonuçlandı. Burada yeni keşfettiğim uygun fiyatlı mağazada birkaç parfüm denemesinde bulundum ve bir tanesinin şişesine bir tanesinin kokusuna bayıldım. Rasyonel bir insan parfüm denildiğinde kokusunu beğendiğini almasına rağmen ben şişesini beğendiğimi almak için bitmek bilmez bir istek duyuyorum.
Yine de mağazadayken bu kararı veremediğim için biraz erteledim ve şu anda koluma sıktığım parfümleri bir sapık gibi koklayarak yarın hangisini almam gerektiğini düşünüyorum.
Çünkü yarın birini alacağım.

Takipte kal.

güncelleme: Bulaşık yıkadıktan sonra ambalajı daha güzel olanın kokusu da daha güzel oldu. kararımı vermeme yardımcı olduğu için akşam yemeği bulaşıklarıma teşekkür ediyorum.

güncel 00:06
yarın olsa da gidip parfümü alsam.

16 Mayıs, 2017

Merhaba sevdiğim okur,

Haberler güzel. Kullanabilene.

Bugün ayın 16'sı ve 20'sine teslim etmem gereken ödevim var. Ve bugün ders çalışmak için oldukça elverişli bir gün. Dün gece yurtların evrensel aktivitesi olarak, yine bir başta yurtta öğrendiğim Pis 7'li isimli oyunu icra ettik. Yani yüksek moralliyim, üstelik sabah erken kalkıp derse gittiğim için gündüz saatinden maksimum seviyede faydalanma imkanım var. Bu da yetmezmiş gibi akşamki dersim kampüsteki partilerden ötürü iptal edildi(aşırı garip bir iptal sebebi, bu konuda yorum yapmak istemiyorum), günüm bölünmeden çalışmak için her türlü imkanım var. Saat henüz 14:02. Eğer düzgünce çalışmaya başlasam bugün içinde işin büyük bir kısmını halledebilirim.

FAKAT UYKUM VAR SEVGİLİ OKUR. :(

Gidip biraz uyuyayım. Uyandığımda yurdun dibindeki değil uzağındaki markete giderim, sonra yemek hazırlarım, bir şeyler izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamam ve "Nasılsa yarın dersim yok, güzelce uyur,(dersim yokken erken uyanamam?) güzel bir kahvaltı yapar(dersim yokken mısır gevreğiyle kahvaltı yapamam?) ve bütün gün ders çalışırım." diye kendimi kandırırım.

İyi uykular.


güncelleme: Uyudum ve uyandım sevgili okur. Saat şu anda 20:02. Bu postu yazmamın üzerinden tam sekiz saat  geçti; fakat neyse ki yeni uyanmadım. Uyudum ama bir gündüz uykusu ne kadar uzun/kısa olması gerekiyorsa o ayarı tutturarak uyudum. Uyanıp kendime gelmeye çalıştım öncelikle; çünkü eski oda arkadaşım güzel insanın söylediği gibi "Kerat vakti" uykuya dalmıştım, geçen yıl bu aktiviteyi sıklıkla yapardık ve uyandığımızda elimizi kaldırmaya enerjimiz olmazdı. Kerat vakti uyuyan uyanabildiğine şükretmeliymiş, öyle uyunmazmış yani. Ayılmak da zor oluyor o yüzden. Bu sefer yataktan kalkmam kolay oldu; fakat duyularımın ve algımın açılması biraz zaman aldı. Açılır açılmaz da bu postun üst kısımlarında bahsettiğim dersin quizini çözüp efffsane bi not aldım. Essay için birtakım hazırlıklar yaptım, bazı bilgiler öğrendim, kaynakçamı oluşturdum. Sanırım bu gece için yeterli bir çalışma düzeyi. Beklediğim kadar kötü geçmedi. Üstüne üstlük şu anda yemek hazırlığı yapıyorum. Uyumasam daha neler yapacaktım kim bilir...


13 Mayıs, 2017

BACK-KCAB

Merhaba Sevgili Okur.

Bugün bütün gün yurtta oturup oyun oynadıktan, Dr. Ken izledikten, müzik dinledikten sonra, yemek yapıp yedikten ve hatta bulaşıklarını yıkadıktan sonra bir hayli sıkıldım ve üstelik saat henüz 21:52.
Benim sıkılma seviyemde ise saat gece yarısını geçti, hızla gece 1'e ilerliyor. Bu yüzden pek sıkkın bir halde Trendyol'da geziniyor, almaya niyetli olmadığım kıyafetlere bakıyordum ki aklıma bloga yazmak geldi. İsabetli bir karar oldu, itiraf et sevgili okur.

Birkaç gün evvel geride bıraktığım gezi ile ilgili yazılar yazmak istiyorum buraya. Gezi esnasında "Asla Yalnız Yürümeyeceksin" not defterime aldığım notlardan ve çektiğim fotoğraflardan yola çıkarak her şehir için ayrı post hazırlamak niyetindeyim.

Special thanx to Ugurcan abi


Bundan sonra böyle aylık fotoğraflar da paylaşacağım. Konsepti değiştiriyorum. Burası benim kişisel blogum ve canım ne isterse onu yaparım. Benim sevgili okurum ben ne beğeniyorsam o da beğenir zaten.

İyi geceler okur.