06 Temmuz, 2016

Merhaba sevgili okur.

Buraya bir şeyler yazmak niyetindeyim. Deneysel bir niyet olduğunu söyleyebilirim, hangi zamanlarda bloga yazmayı sevdiğimi uzun zamandır düşünüyorum ve şu an bir cevap bulmaya yakınım sanırım. Geçmiş deneyimlerime baktığımda ve küresel bölgesel dersinde takıntıyla üzerinde durduğumuz bilgileri gözden geçirdiğimde bazı ana başlıklara varıyorum.

Buraya,
Mutlu oluşumun hemen ardından.
Üzüldüğüm bir olayın hemen ardından,
yazmayı seviyorum.

Yazılarımın birçoğu,
Yazma niyetimi belirtmekle başlıyor.

Buraya beni mutlu ya da mutsuz eden(her münferit olay bu iki duygudan birini doğurur, her olayda farklı oranlarda bulunur) anları yazmayı kendimi ifşa etmek olarak gördüğümden yalnızca o duyguların etkisi altındayken bir şeyler yazmak için başvuruyorum. Çünkü ne yazdığımdansa, ne düşünerek ya da ne hissederek yazdığım önemlidir. Bir de, bu satırları hangi duygu etkisiyle yazdığımı ileride geriye dönerek okuduğumda görmek için yazıya ruh hali bildirimi eklemeyi yerinde buluyorum.

Şimdi senin kafanda iki soru canlandı sevgili okur.
1)Tübitak sürecinin kan, ter, gözyaşı doluluğunu ya da süreç sonundaki mutluluğu paylaşmak ifşaya girmiyor mu?
2)Eğer ifşaya giriyorsa neden eskiden ifşadan kaçınmazken şu anda kaçınıyorum?

(Gerçekten bu sorular kafasında canlanan var mı yoksa şu an karpuz kabuğu mu sokuyorum akıllara? Teşbihte hata olmaz, sevgili okur.)

İlk soruya hayır cevabını tereddütsüz verebilirim. Diyelim ki, birinci soruda bahsettiğim durumlar birer kendimi açık etme, o yüzden duygularımı yazmak yerine nesnel durumları postlarıma yazıyor ve yorumumu katmadan yayımlıyorum. Kendimi gizlemek için, genelgeçer bir biçimde olumluluğu kabul edilecek bir olayı nesnel anlatımla paylaşmam duygularımı gizlemeyecektir. Yani kendimi gizlemeye çalışmamın bir anlamı kalmayacaktır; zaten de bu tip olaylardaki nesnellik derecesinde kalıplaşmış duyguları açık etmenin bir zararı yoktur.

Fakat, daha kişisel birtakım olaylardaki ruh hallerini açık etmek dışarıdan bakıldığında kolaylıkla görülemeyenleri anlatmak manasına gelir. Ve bunun açıklamasını yapmak dahi ruhun derinliklerini ortaya dökmek anlamını taşıdığından korkutucu geliyor.

Bir örnekle açıklayayım.

Eğer buraya piyangodan para çıktığını yazarsam herkes etkisi altında olduğum hisleri ben yazmadan tahmin edecektir. Fakat aldığım bir hediyenin, yaptığım bir konuşmanın, bu olayların ardındaki özne ya da öznelerin anlamı biraz daha kişisel olacaktır.

(Bence konu örnek vermesem de anlaşılmıştı?)

Görüyorsunuz ya, ikinci soruya ihtiyacımız kalmadı.

Yazmak için yazdığım(gereksizlik bildirmez. Yazmaya ihtiyacım -mutlu ya da mutsuzken ihtiyaç olabilir, ihtiyaç nötr alınmalıdır- olan zamanları nitelemek için kullandım) yazıların birçoğunda, uzun ve kalabalık cümleler kurup seni oyaladığımı; esasında hiçbir şey anlatmayıp boş konuştuğumu söyleyerek bitiririm yazıyı.

Böyle düşünmediğine inanmak istiyorum.

Bazı soruları yazar kendisine saklamalı. Örneğin benim bu yazıyı hangi niyetle yazdığım gibi.