Bugün yaptığım her aktivite, başına doğum günü sıfatını alıyor.
22.49 Doğum günümü, doğum günü filmi izleyerek uğurlayacağım. Şimdi film seçiyorum.
22.54 Film yerine community mi izlesem? Ya community izleyeceğim ya Jason Statham filmi.
22:56 Sims oynayayım, sonra bir bölüm community izler, birkaç sayfa Atlas Orhan Pamuk okur uyurum. Sanırım sabaha karşı olur bunları yapınca.
00:41 Community yarın izlesem de olur?
Bir 31 Ocak'ın daha sona ermesinin hüznüyle, yeni günlerde buluşmak dileğiyle,
Olur ya sizi göremem, şimdiden: iyi günler, iyi akşamlar ve iyi geceler!
31 Ocak, 2016
Merhaba, sevgili okur.
Güzel bir gün, esasen. Bunun birçok sebebi olmasına rağmen şimdi size en önemli nedenlerinden biri hakkında birkaç satır yazmak istiyorum.
Güzel bir gün, esasen. Bunun birçok sebebi olmasına rağmen şimdi size en önemli nedenlerinden biri hakkında birkaç satır yazmak istiyorum.
Bakın Orhan Pamuk'un ve Atlas ekibinin bana doğum günü hediyesi ne oldu? Gerek yoktu tabi bu derece büyük organizasyona; fakat 10 sayfa Orhan Pamuk anlatımı üzerine anlattığı yerlere daha detaylıca bir dergi, fena fikir değilmiş. Kutluyorum. Kutlamak demişken, bir gün Masumiyet Müzesi'nde kutlayacağım doğum günümü, göreceksin. (Yani doğum günümde Masumiyet Müzesi'ne gitmek anlamında)
Diğer bir güzellikse hediye edilen Kendine Ait Bir Oda'da, zira Jules Verne'den sonra bir başka kova burcu olan Virginia Woolf'un değerli bir kitabının doğum günü hediyesi olarak verilmesi ayrı bir anlam ifade ediyor. Dolabımda yıllardır Edebiyat ve Kova Burcu isimli bir gazete makalesi asılıyken hele...
Dickens okumaya vakit bulamıyorum; çünkü cenneti dünyada yaşatan bir diğer yazarı okuyorum şu sıralar, Vedat Türkali; fakat saydıklarım da onu aratmıyor. Fakat bol bol Dylan dinliyorum orada bir anlaşmazlık yok. Biraz da Erkin Koray dinliyorum; lakin Haluk Levent'i az tutmaya çalışıyorum.
Dickens okumaya vakit bulamıyorum; çünkü cenneti dünyada yaşatan bir diğer yazarı okuyorum şu sıralar, Vedat Türkali; fakat saydıklarım da onu aratmıyor. Fakat bol bol Dylan dinliyorum orada bir anlaşmazlık yok. Biraz da Erkin Koray dinliyorum; lakin Haluk Levent'i az tutmaya çalışıyorum.
Görüşürüz!
30 Ocak, 2016
Bir haber: Tırnak yemeyi bıraktım. Yine.
Keşke bu sefer kesin, diyebilseydim. Yine de hevesimi kırmamak için ilerisini pek düşünmüyorum. Çok güzel bordo bir oje almışım, rengin o kadar güzel olduğunu alırken fark etmemiştim, benim tırnaklarımda güzel durmadı hak etmedim hiç, tırnakları güzel bir arkadaşıma hediye edeyim en iyisi.
Saat 12'yi vurduğuna göre gideyim uyuyayım, sabah kahvaltıya gideceğim(doğum günü kahvaltısı. Yok ya öyle değil tesadüfen doğum günüme denk gelen bir kahvaltı organizasyonu. okuyorsa öpüyorum) erken kalkmak gerek. Nasılsa 31 Ocak'a girdik, milyon tane post atarım, keyfim bilir.
Keşke bu sefer kesin, diyebilseydim. Yine de hevesimi kırmamak için ilerisini pek düşünmüyorum. Çok güzel bordo bir oje almışım, rengin o kadar güzel olduğunu alırken fark etmemiştim, benim tırnaklarımda güzel durmadı hak etmedim hiç, tırnakları güzel bir arkadaşıma hediye edeyim en iyisi.
Saat 12'yi vurduğuna göre gideyim uyuyayım, sabah kahvaltıya gideceğim(doğum günü kahvaltısı. Yok ya öyle değil tesadüfen doğum günüme denk gelen bir kahvaltı organizasyonu. okuyorsa öpüyorum) erken kalkmak gerek. Nasılsa 31 Ocak'a girdik, milyon tane post atarım, keyfim bilir.
Geleneksel 31 Ocak Postu
Bir 30 Ocak gecesinden daha merhaba, sevgili okur.
Mesela 2013 yılında da yazmışım bu minvalde bir yazı.Aslında postlar arasında kısa bir araştırma yapana kadar her yıl yazdığımı zannediyordum. Tamam, peki, kabul, çok savsaklıyorum bu işleri, üstelik de kendime kızıyorum sonra. Burası okuyucularla etkileşimli bir mecra değil, ileride hafızamı kaybedersem bana hayatımı hatırlatacak kara kutu aslında, o yüzden yazmalıyım, daha çok yazmalıyım. Kime diyorsam...
Her 30 Ocak gecesinde içimde bir heyecan olur, 31 Ocak gecesinde ise burukluk... Doğduğu günle vedalaşması insanın sana da buruk gelmiyor mu? :(
Pekala, biraz uzaklaşalım bu konudan. Başarılarımdan bahsedeyim sana, yok canım, derslerden değil. Okul konusundaki büyük çuvallamamın ardından kendimi alternatif başarı arayışlarına çevirdim ve her tatilde gelen can sıkıntısının bu tatilde de beni yalnız bırakmamasıyla yeni versiyon Sims oynama ihtiyacına sahip oldum. Sims 4'ü yüklemeye karar verdim ve Sims 3 yükleme başarım(yüklediğim ilk oyun) yerine 4'ün geçmesiyle eskimiş oldu. Yükleyene kadar kaç forum dolaştım, kaç video izledim haddi hesabı olmamasına rağmen yeni sim'lerimle yaşadığım mutluluk zafere giden yoldaki zorlukları unutturuyor. Annem için ise ha oyunlar1'deki puanlı giysi giydirme oyunları, ha sims... "O insanları uyutunca ne oluyor?" diye sorunca cevap veremediğim için böyle düşünüyor. Haklı da bir yerde.
Bir diğeri de annemle puzzle yaptık, en yeteneksiz aşırı yeteneksiz olduğum konu diye düşünürdüm. Fakat anladım ki isteyince yapılamayan şey yokmuş....... Yok hayır, merak etme, kaldığım derslerin soktuğu depresyonunun konusunu açmayacağım tekrar tekrar.
Bildiniz, o kadar laf salatası yapmamın asıl sebebi fotoğrafı paylaşmaktı. O yüzden 31 Ocak'ta görüşene dek hoşçakalın sevgili okur.
Mesela 2013 yılında da yazmışım bu minvalde bir yazı.Aslında postlar arasında kısa bir araştırma yapana kadar her yıl yazdığımı zannediyordum. Tamam, peki, kabul, çok savsaklıyorum bu işleri, üstelik de kendime kızıyorum sonra. Burası okuyucularla etkileşimli bir mecra değil, ileride hafızamı kaybedersem bana hayatımı hatırlatacak kara kutu aslında, o yüzden yazmalıyım, daha çok yazmalıyım. Kime diyorsam...
Her 30 Ocak gecesinde içimde bir heyecan olur, 31 Ocak gecesinde ise burukluk... Doğduğu günle vedalaşması insanın sana da buruk gelmiyor mu? :(
Pekala, biraz uzaklaşalım bu konudan. Başarılarımdan bahsedeyim sana, yok canım, derslerden değil. Okul konusundaki büyük çuvallamamın ardından kendimi alternatif başarı arayışlarına çevirdim ve her tatilde gelen can sıkıntısının bu tatilde de beni yalnız bırakmamasıyla yeni versiyon Sims oynama ihtiyacına sahip oldum. Sims 4'ü yüklemeye karar verdim ve Sims 3 yükleme başarım(yüklediğim ilk oyun) yerine 4'ün geçmesiyle eskimiş oldu. Yükleyene kadar kaç forum dolaştım, kaç video izledim haddi hesabı olmamasına rağmen yeni sim'lerimle yaşadığım mutluluk zafere giden yoldaki zorlukları unutturuyor. Annem için ise ha oyunlar1'deki puanlı giysi giydirme oyunları, ha sims... "O insanları uyutunca ne oluyor?" diye sorunca cevap veremediğim için böyle düşünüyor. Haklı da bir yerde.
Bir diğeri de annemle puzzle yaptık, en yeteneksiz aşırı yeteneksiz olduğum konu diye düşünürdüm. Fakat anladım ki isteyince yapılamayan şey yokmuş....... Yok hayır, merak etme, kaldığım derslerin soktuğu depresyonunun konusunu açmayacağım tekrar tekrar.
Bildiniz, o kadar laf salatası yapmamın asıl sebebi fotoğrafı paylaşmaktı. O yüzden 31 Ocak'ta görüşene dek hoşçakalın sevgili okur.
16 Ocak, 2016
Diylan
Günü gününe yazar/şair/oyuncu ölümleri ya da doğum günlerini takip edemiyorum, bu yüzden Nazım Hikmet'e de bir ayrıcalık yapamadım. Fuarda şiir kitabı satmak isteyen bir yazara çok üzülerek şiirin hikmetinden anlamadığımı söylemişken bunu yapmaya elim gitmedi açıkçası. Ama valla kırmamak için çok uğraştım hanımefendiyi, hikmet bile dedim. Fakat hayat uzun, ölüm acımasız... Elbet bir gün ben de bir ünlü adına yas tutacağım, o da -ömrü uzun olsun- Bob Dylan'dan başkası değildir. :(
İnsan isminin Ramona olmadığına üzülüyor.
Bu tatilde çok Dylan dinleyip bol Dickens okuyacağım. Cenneti dünyada yaşamayı hedefliyorum.
//Postu ilk seferde yayımlayıp hemen sonrasında uzatırım diye silmiştim. Ceren de fark etmişti. Günlerce taslaklarda kaldıktan sonra kaçıranlar ve yeniden okumak isteyenler için noktasına dokunmadan tekrar yayımlıyorum. Aferim.
İnsan isminin Ramona olmadığına üzülüyor.
Bu tatilde çok Dylan dinleyip bol Dickens okuyacağım. Cenneti dünyada yaşamayı hedefliyorum.
//Postu ilk seferde yayımlayıp hemen sonrasında uzatırım diye silmiştim. Ceren de fark etmişti. Günlerce taslaklarda kaldıktan sonra kaçıranlar ve yeniden okumak isteyenler için noktasına dokunmadan tekrar yayımlıyorum. Aferim.
12 Ocak, 2016
Müşterek Dostum
Madem New York Halk Kütüphanesi görsellerini açmış, bize de kullanmak düşer.
2016'ya girerken bir ajanda hediye edildi bana ve ben de her sene yaptığım gibi bu yıl da düzenli olarak günlük yazma kararı aldım. Fakat elbette başarısızlıkla başladım bu hedefe. Önce yurtta kalıyor olmayı bahane ederek -ne alakaysa- yazmayı aksattım, Samsun'a geldiğimde de bütünlemelere çalıştığım gerekçesiyle yazmıyorum. Sanırım asıl sebep yazmayı gerektirecek önemde olaylar yaşamıyor oluşum olabilir, ya da gündemki üzüntüler gibi şeyleri ileride hatırlamak istemiyor oluşum...
Biraz da sebep burası. Tamam, çok geçerli sebepler değil hiçbiri, farkındayım. Hele buraya da kırk yılda bir yazıyorken hiç de kabul edilebilir bir bahane olduğu söylenemez; fakat elimden geleni yapıyorum işte. Kendime sorumlu hissediyorum, kimseye değil de.
Az önce de laf arasında bahsettiğim gibi, Samsun'dayım ve evden dışarı çıkmıyorum.
(Bu arada bahaneyle şu şarkıyı bir kez daha dinleyelim: Şunu)
Elbette bunun için de sayısız bahanem var. Öncelikle bugün dışarıda Bursa'nın çatı uçuran fırtınalarından vardı. Ya sen Samsun'sun ne fırtınası dedimse de bir türlü dinmedi. İkincisi bir haftadır ağır hastayım öksürmekten ciğerlerim dışarı çıkacak, annemler sigara içtiğimden şüphelense yeridir. (ANNE VALLA İÇMİYORUM YAA!) Ve üçüncüsü bütünlemelerim var. Evet saygıdeğer okur, çoğul halinde bütünlemeden bahsediyorum. Sayılarını iki diye tahmin etsem de, üç olmayacağının garantisini kim verebilir? Ben bu garantiyi annemlere veremiyorum en azından. Miskinlik ve ev rahatlığıyla da birleşince bütün bunlar, ekmek almak için dahi dışarı çıkmadım. Yarın YGS başvurusu için eski liseme uğramayı düşünüyordum -mezun olalı beri yalnızca bir kez gittim, çok hayırsızım- onun da internet üzerinden yapıldığını öğrendim. Pazar günü Ankara'ya gitmek üzere yola çıktığımda Samsun havasını teneffüs ederim sanırım.
YGS'ye Ankara Üniversitesi tişörtümle girip herkesi depresyonlara sokmayı planlıyorum. LYS'ye de ODTÜ tişörtüm ve Ondokuz Mayıs Üniversitesi tişörtümle girerim. Moral bozukluğu yaratmamı istediğiniz özel bir lokasyon varsa istekleri alabilirim, ya da üniversite tişörtleriyle destek verecek olan gönüllüler varsa yorum bıraksın.
Bu postun esas amacı aslında görselle de bağlantılı olarak, tatil planlarımdı. Tatilde dünya edebiyatının tuğla taşlarından -ebatını bilen bilir- Müşterek Dostumuz'u okumayı planlıyorum. Bir de bizim Atakum'a güzel kafeler açılmış oralara gideriz dışarı çıktıkça. Pek bir planım yok açıkçası. Bu postu yazma motivasyonum tatil planlarımdan bahsetmekti, iyi ki buraya gelene kadar bir sürü laf kalabalığı yaptım da ortaya bir post çıktı. Tatil planlarımdan bir halt olacağı yokmuş.
Sanırım ateşim var; fakat annem uyuduğu ve evimizde termometre olmadığı için ölçemiyorum.Kullandığım ölçüt: ellerimin soğuk olması. Umarım domuz gribinden ölmeden, son bir kez daha Ankara'da yangın merdiveninde oturup Ankara'nın tek güzel halini izleyebilirim.
*Öhöhö*
Elveda...
Ehm, yani görüşmek üzere.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)